12 Nisan 2020 Pazar

ACI ÇİKOLATA - KİTAP YORUMU


ARKA KAPAK

Yemek pişirerek, yemek yiyerek, yemekler aracılığıyla aşk ilanı, tinsel ve tensel iletişim gerçekleşebilir mi? Laura Esquivel, "Acı Çikolata" ile, içinde yemek tarifleri, aşk öyküleri ve kocakarı ilaçları bulunan bu romanla bu iletişimin gerçekleşebileceğini kanıtlıyor. Yüzyıl başlarında Meksika'da devrim, eski kolonyal toplumun son kalıntılarını temizlerken, aile geleneğine göre evlenmesi olanaksız, ama buna karşın Pedro'ya delicesine tutkun Tita, yemek yapmayı aşkının iletişim aracına dönüştürüyor. Laura Esquivel bu olanaksız aşkı yemek ve kocakarı ilaçları tanımlarıyla dile getiriyor ve sarsıcı, büyüleyici bir dille bu aşkın ezgisini yaratıyor; yarım kilo soğan, iki baş sarmısak, bir tutam fesleğen, romanın her satırından fışkıran yakıcı aşkın simgesine dönüşüyor. Yazarın ironik, neşeli ve yumuşak bir dili var; yaşam sevgisi ve tensel aşk bu dil içinde büyülü gerçekliğe bağlanıyor. Hiçbir kadın yazar, kadın dünyasını bu düzeyde dile getiremedi. Kısa zamanda on beş dile çevrilen ve yazarın senaryosuyla sinemaya aktarılan, filmi ülkemizde de büyük ilgiyle karşılanan "Acı Çikolata", başta Meksika ve ABD olmak üzere yayımlandığı her ülkede satış rekorları kırdı. Bir kez okumakla yetinemeyeceğiniz bir roman.




YORUM



Hepimiz, içimizde bir kutu kibritle doğarız. Ama tek başımıza bunu yakamayız. Deneyde görüldüğü gibi oksijene ve mum alevine ihtiyacımız vardır. Örneğin, oksijen, sevdiğimiz insanın nefesinden gelebilir. Mum aleviyse güzel bir yemek, müzik, okşamalar ya da güzel sözlerdir.

Acı Çikolata için büyülü bir atmosferde yemek kokuları ile dolu hüzünlü bir aşk hikâyesi demek doğru olur.

Bazı kitaplar vardır dümdüz bir konuyu ele alsalarda kurgulandıkları ortamlarıyla, karakterleriyle benzer hikâyelerden milyonlarca durak ötededirler. Acı Çikolata da işte yazım tarzı, karakterleri ve atmosferiyle benzer hikâyelerinden çok öte bir yerde.

Konusundan bahsetmeden önce ben kitabın türünden bahsetmek istiyorum ilk olarak. Kitap büyülü gerçeklik akımı ile yazılmış. Bu akım başta normal bir kurgu gibi gözüksede bir takım fantastik ögelerin hikayeye serpiştirilmesi diye özetlenebilir. İlk başta bu olayı çözemiyorsunuz, hatta okura biraz absürt geliyor. Karakter ağlıyor mesela, ağlaması o kadar şiddetli oluyor ki merdivenlerden seller taşıyor. Ve kimse bunu yadırgamıyor. Böyle bir hikâye işte Acı Çikolata. Bana haylaz hüzünlü bir çocuğu hatırlattı bitirdiğimde.

Kitabımız, Meksika Devrimi'nin gölgesinde bir konakta geçiyor. Ailenin küçük kızı Tita'nın hikayesini okuyoruz biz. Geçmişten gelen köklü bir gelenekleri var bu ailenin. Evin en küçük kızı anneye bakmak zorunda. Bütün hayatını eve ve mutfağa adamak, evlenmemek ve evden ayrılmaması gerek. İşte hikâyemizin hüzünlü kısmı da burada başlıyor.

Tita aşık. Sevdiği adamla evlenmek istiyor. Ancak ne annesi ne çevresi buna izin vermiyor. Sevdiği adam sırf ona yakın olmak için Tita'nın ablası ile evleniyor. Anlayacağınız küçük entrikalar, büyük acılarla dolu bu hikâye okuyucuyu mahvediyor. Yoruyor, kalbinizi kırıyor bir an bile yüzünüzü güldürmüyor.Ta ki Tita'nın baş kaldırısına kadar. Köklü bir geleneği yıkmak kadar zor bir şey varsa o da yobazlık derecesinde inanılan bir geleneği yıkmaktır. Ve Tita bunu başarıyor. Okuyucu da derin bir nefes alıyor.

İşte böyle bir hikâye Acı Çikolata. Aşırı renkli meksika mutfağı ile özdeşleşmiş iç kavurucu bir öykü. Her anında farklı bir tat var. Sıradanlığın içinde kök salmayıp sivrilebilen kurguları seviyorsanız canı gönülden öneririm.
Sevgiler.

0 yorum:

Yorum Gönder

 

Hunharca Okuyan Kız Template by Ipietoon Cute Blog Design and Bukit Gambang