27 Şubat 2017 Pazartesi

KUĞU VE ÇAKAL - KİTAP YORUMU ( KATİLLER ÇETESİ #3 )


ARKA KAPAK


“Muazzam bir kitap daha”
 -The Book Enthusiast

“Kesinlikle çok çarpıcı. Beklentilerimin çok ötesinde.” 
-Nikki Arivel Larazo

“Başından sonuna kadar harikaydı. Bir sonraki kitabı dört gözle bekliyorum.” 
-Catherine Duffy


Fredrik Gustavsson hiçbir zaman aşka inanmamış ve kimsenin karanlık hayatını kabul edebileceğini düşünmemiştir. Ta ki en az kendisi kadar tekinsiz Seraphina’yla karşılaşana dek... Fredrik ve Seraphina beraber dopdolu iki sene geçirmiş ve aşkın en karanlık halini tatmıştır. 
Fakat bir gün Seraphina Fredrik’i geride bırakıp kayıplara karışır. 

Gelgelelim Fredrik Seraphina’yı bulmaya kararlıdır.  Fredrik’in elindeki tek koz ise Cassia adında, hafıza kaybı yaşayan masum bir kızdan başkası değildir. Fredrik’in Cassia’nın yaşananları hatırlaması için çabalamaktan başka şansı yoktur. Ve bu esnada hiç umulmadık olaylar yaşanır ve Fredrik kendini türlü açmazın içinde bulur. 

Katiller Çetesi’nde macera Sarai ve Izabel’in ardından devam ediyor, gerilim iyiden iyiye tırmanıyor. Kuğu ve Çakal J.A. Redmerski’nin dünya çapında büyük yankı uyandıran serisinin üçüncü kitabı.



  • YORUM


  • 🔥"Benim güzel kuğum...

  • Kurtarıcım ve felaketim." 

    Kuğu ve Çakal , sanırım bu sene okuduğum en karanlık , en delirtici , en şaşırtıcı ve en kalp kırıcı kitaplardan biri olma özelliğine sahip.

    Serinin ilk iki kitabında yaptığım yorumları okuduysanız eğer en büyük şikayetimin yazarın karakterlerinin ruhsuz bir şekilde aktarılışıydı. Hiçliğin Kıyısında gibi saf romantizmi , hissedilebilir karakterleri içinde barındıran bir kitap yazan yazarın bu seride neden bu kadar ruhsuz karakterler yazmasını irdeleyip durmuştum .

    İkinci kitabın yani Sarai'nin hikayesinde bir şekilde bu durumun aslında kitabın genel özelliği olduğunu anlayıp , bir şekilde de bu özelliği sevdiğimi söylemiştim. Çünkü karakterleri saf romantizm havasında okumak aynı tadı vermezdi .

    Kuğu Ve Çakal yani serinin 3. kitabı ayrıca Fredrik 'in hikayesi olması sebebi ile oldukça ilginç özelliklere sahip .

    İlk iki kitap da şikayetçi olduğum ruhsuz , hissiz karakterler burada Fredrik'e zıt olarak tam tersi bir çizgi çiziyor. Yazar , resmen okuyucuyu şaşırtarak canım sadist Fredrik'imizi duygusal , sorunlu , azıcık birazcık romantik bir adama çevirmiş .
    Ve bu dönüşümü kitabın karanlık , sırlarla dolu dünyasına yakıştırdığımı söylemeliyim.
    Her şeyin dozunda oluşu , Fredrik'imizi ruhsal çözümlemelerini , Cassia 'ya olan bağlılığına inat , Serephina 'ya olan karanlık tutkusunu okumak bana zevk verdi.

    Kitabı sırf Fredrik hikayesi olarak alıp okumak bence yanlış. Seri ara kitabı değil direkt serinin bir kitabı olduğu için ilk iki kitapta ki olaylar tam gaz devam ediyor.

    Aynı heyecanla , aynı aksiyonla.

    Kisacası Fredrik'in hikayesinin yanında Victor ve İzabel'in örgütünü ve diğer üyeleri okuyoruz.

    Kuğu Ve Çakal her ne kadar Dark-Romance , aksiyon türüne girse de benim içimdeki duygusal kızın kalbine çelikten yumruğunu geçirdiğini söylemeliyim. Özellikle son 50 sayfa ciddi anlamda kalbimi kırıp beni gözyaşlarına boğdu.

    Zaten kitabı sevmeme , ona farklı bir gözle bakmamı sağlayan özelliklerinden biri de bu.
    Tüylerinizi diken diken eden sırlarıyla , karanlık bir aşkın hikayesini okumak ve bunu aksiyon ve dram ile birleştirmek Kuğu Ve Çakal bence eşsiz kılmış.


  • Beni hayretlere düşüren , kalbimi paramparça eden o son benim için efsaneydi. Ne eksik ne fazla. Tam Gustavsson 'a yakışacak biçimdeydi.
    Severek , ağlayarak , Fredrik'e saygı duyarak okuduğum bu güzelim kitabı sizlere kesinlikle öneriyorum.

    Puanım : 4,5/5 

20 Şubat 2017 Pazartesi

YABANCI - VEYL KİTAP YORUMU ( YABANCI #2 )



ARKA KAPAK

Tanrı, şeytanın inini cennete sakladı.

Kahverengi gözleri bana kabuk bağlamış yaraları anımsatan küçük bir kız çocuğu tanıdım. Onu parçaladım, mahvettim, yok ettim. Onu korudum, kurtardım, var ettim. Zihnimi durduramadım. Bir rüzgâr esti ve tavandaki lamba uğursuz bir ses çıkararak yavaşça sallandı. Gökyüzümü kara bulutlar kapladı, yağmur yağdı. Terk edilmiş bir kasabada geceler kimsesizdi, güneş yok oldu, ay sabah olunca doğdu. Boş bir arazide bir yel değirmeni döndü, döndü, döndü… 

Sonra sana bir masal anlattım. 

Ve seni ölüm uykusuna yatırdım.










YORUM

"Onun sesinde özgürdüm.

Onun sesinde bir ölü kadar özgürdüm.

Ben mi gariptim , Ediz mi garipti , yoksa hayat mı garipti , bilmiyordum.

Pırıl pırıl bir örtü olan gökyüzü üzerime serilmeye başlarken bir salıncakta bilinçsizliğe doğru sallanıyordum.

Ediz , " Senin ruhun küçüğüm..." diye fısıldadığında gökyüzü üzerime kapanmak üzereydi. "Senin ruhun büyüdükçe güzelleşen o çirkin ördek yavrusu gibi . Ölümün büyüdüğün an olacak ve sen beyaz bir kuğuya dönüşeceksin. "





Yoruma başlamadan önce Yabancı Serisi'nin ilk kitabında da söylediğim gibi bu kitap , bu seri benim için hep ayrı bir yerde olup , ister 17 yaşında ergen olayım ister 21 yaşında üniversite öğrencisi olayım her zaman ismini duyduğum anda bile içimi titretecek bir güce sahip.

Sanırım bunun nedenini hiçbir zaman anlayamayacağım.

İlk kitabı okuduğumda da beni yerle bir eden hislerle bir süre uğraştım , ikinci kitabı bitirip kapağını kapattığımda da .

Öncelikle Veyl'in ilk kitaba nazaran daha güçlü, daha oturaklı bir kurguyla başladığını söylemek isterim. Yazarın kalemini , onun ağdalı bir dil kullanmasını okumaktan daima zevk aldım. Ama Veyl de bu betimlemeler , kullanılan dil beni gerçekten kendine hayran bıraktı.Üstelik bir kaç kısım hariç , ilk kitap da rahatsız olduğum anlamsız tekrarlara gidilmemişti.

Ben kitabı ,yani ikinci kitapta olan kısmı zaten Wattpad de okumuştum. Bu yüzden kurgu açısından (sonu haricinde ) bir şaşırma hissetmedim .

Eklemeler de olmuştu tabi . Küçük ip uçları , okuyucuya kafasında soru işaretleri bıraktıran bazı detayları okurken , Wattpad de okuduğum kurgunun tekdüzeliğini aşmıştı.

Var olan bir kurgunun üstüne yeni bir şey eklenmesini beklemiyordum tabi ki.Kitabı elime aldığımda da okunan kısımları tekrar okumak beni rahatsız etmedi bu yüzden. Zaten asıl olayın , asıl detayların , asıl kurgunun 3.kitapta olacağını mantıken tahmin ettim .
Veyl bir geçiş , asıl kurgunun ilk basamağı bana göre.
Karakterlerin kendilerini keşfetmesi , sona doğru yaklaşırken birbirlerine daha da kenetlenemebilmeleri için olan olayları okumak açıkçası beni tatmin etti. 



  • Veyl'in karakter incelemesini yaparken bir şekilde hep tıkanıp kaldım. Zaten beni kitaba çeken , içimi sızlatsa da bir mazoşist gibi kitabı elimden bıraktırmayan detayı karakterleri.
    Özellikle Doğa , benim okumaktan korktuğum , canımı alabildiğince acıtan bir karakter.

    Serinin ilk kitabından bu yana olan olayların altından kalkmaya çalışması , her yıkılışında okuyucuya aktarılan o sessiz çığlıkları okumak daima beni yaralamıştır.

    Her zaman söylerim , bir kitabın benim beğenimi kazanmasının tek nedeni bende bıraktığı hislerdir . Duyguyu aktaramayan , karakterlerini hissedemediğim bir kitap ne kadar çok satsada bu öğeler olmadıkça benim umrumda olmaz .

    Veyl'in sevip , ona bu kadar hayran olmamın nedenlerinden biri bu işte .

    Bu kitap feryat ediyor.
    İçimi sızlatıyor.

    Bir şekilde kitabın içindeki karakterler ile özdeşleşiyorsunuz okurken. Bu yazarın saygı duyduğum bir başarısı bence.

    Yabancı Serisi'nin kurgusunu hiçbir zaman klişe bulmadım . Olayların gidiş yönü bunu da bir şekilde sonunda kanıtladı zaten.
    Hiçbir tahminim tutmayıp , beni yerle bir eden sonuyla , kafamda soru işaretleri ile üçüncü kitabı merakla beklememi sağladı.
    İşte burada kurgunun asıl zekası Ediz'e geçiyoruz . Doğa'nın üzerinden giden duygusal yoğunluk , Ediz ile kitabı farklı bir kulvara sokuyor. Geriliyoruz, heyecanlanıyoruz.

    Kitabın sonu hakkında tabiki detaylı yazmayacağım ama yazarın keskin zekası Ediz'e aktarılınca ortaya gerçekten şaşırtıcı bir son çıkmış. İlk kitapta ki ip uçlarını hatırlarsak tahmin edilir ama kurgu , yazarın betimlemeleri ile o kadar farklı yerlere odaklanıyor ki tahminler tutmuyor. En azından benim tutmadı.
    Sonuç olarak o son beni acayip kırdı.

    İlk kitap ile karşılaştırınca Veyl bence daha profesyonel ,daha detaylı daha duygusal daha iyi olmuş.
  • Dediğim gibi her ne kadar birbirleriyle kıyaslasam da ikisinde her zaman farklı bir yeri olacak benim için .

    Bir bütün olarak bakınca eksikler tabi ki var. Betimlemeler sürekli aynı imgeler etrafında dönüyor . Kurgunun bazı kısımlarında detaylandırmalar yok ancak biz zaten kusurlu karakterler okuyoruz .
    Okurken , daima seveceğim bir seri devamı oldu benim için Veyl.
    Yıllar geçse de elime aldığım anda hem çocuk gibi sevindiren hem de derin bir hüzne boğan bu hikaye daima özel olacak.

    Puanım ; 4/5


10 Şubat 2017 Cuma

PİYON - KİTAP YORUMU ( The Blackcoat Rebellion #1)


ARKA KAPAK

“Bu kitapta her şey var: İsyan, şiddet ve ilk aşk. Carter, derinlikli, genç bir kadın kahraman ve keskin dönüşlerle dolu, sürükleyici bir dünya yaratmış.” –Booklist

“Piyon hızlı temposunun yanı sıra kendini derinden hissettiren bir gerilimi de barındırıyor. Kitty mükemmel olmayan bir kahraman ve zor kararlar vererek yoluna devam ederken, okurların da desteğini kazanacağa benziyor.” –School Library Journal


VII olabilirsin. Eğer her şeyden vazgeçersen...

Kitty Doe için bu seçim kolay görünüyordu. Hayatını ya bir III olarak sefalet içinde geçirecek ve sevdiği insanları terk etmek zorunda kalacak ya da VII olarak ülkenin en nüfuzlu ailesine katılacaktı.
Eğer Kitty evet derse, ameliyatla başbakanın yeğeni olan, sır dolu bir ölümle hayata gözlerini yuman Lila Hart’a dönüşecek ve Hart ailesinin bir ferdi olarak ünlenip hayatına belki de ilk kez bir mana katacaktı.
Bu işin tek bir şartı vardı: Kitty Doe’nun Lila’nın gizlice başlattığı ve onu ölüme sürükleyen isyanı durdurması gerekiyordu.Gelgelelim Kitty de bu isyanın bir destekçisiydi. Aldığı tehditler, tuttuğu sırlar ve kendine ait olmayan bir hayatla Kitty’nin hangi yolu seçeceğine karar vermesi ve yeni anlamaya başladığı bu karmaşık oyunda, piyonun ötesine geçebilmeyi keşfetmesi sandığından da zor olacaktı.



YORUM


"Ne yapmamız gerekirse onu yapacağız, dedi Knox "

 "Ve sana yardımcı olabileceğim ne varsa yapacağım. Değeri nedir bilmem ama söz veriyorum." 

Piyon , uzun zamandır yapılan olumlu yorumlar vesilesiyle okumak istediğim bir kitaptı.Ancak beklentimi karşılayacağından kuşkuluydum açıkçası. Çünkü yazarın bir diğer üçlemesi Tanrıça Serisi'ni kurgusu bakımından sevmiş , karakterleri açısından nitelikli bulmamıştım. Güzelce değerlendirilecek muhteşem bir kurgu üzerine zeka yönünden ve duygusal yönden eksik karakterler yazması beni çok sinirlendirmişti.
Kısaca yazarla aramızda bir karakter problemi vardı anlayacağınız Piyon'a başlamadan önce.

Şimdi sonuç ne oldu diyecek olursanız , Aimée Carter yapmış yapacağını derim. Çünkü kurgu gerçekten olağanüstü bir kurgu. Kurulan distopik düzen harika . Distopya da en sevdiğim öğe olan acımasızlık had safhadaydı.

Ama ne yazık ki ana karakteri yine sevemedim. Kitty beni özellikle ilk bölümlerde sinir krizi eşiğine getirdi.Bir şeyleri sürekli ben yapacağım havasında olması , kendine güveni olmaması bir yerden sonra boğmak istememe yol açmış olabilir.



Bölümler arası heyecan artıp , bir şeyler artık yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayınca , Kitty'nin davranışları gözümde önemsiz bir hale gelmeye başladı çünkü kurgunun gidişatına , yaratılan dünyanın acımasızlığına aşık oldum. 

Kitabta distopyanın yanında yer verilen bilimkurgu öğeleri gerçekten zekiceydi.

Yaptığım hiçbir tahmin tutmadı ve bu yüzden  Piyon'u okurken dibine kadar gerildim. Özellikle son sayfalarda bir serinin ilk kitabına göre fazlaca yükseltilmiş aksiyonuyla beni gerçekten heyecanlandırıp , beğenimi kazandı.

Vezir elimdeyken hemen okumak istiyorum ama üst üste okursam büyüsünü kaybedeceğini de biliyorum.

Kurgunun içine yerleştirilmek bir distopya klasiği olan romantizm ,açıkçası bu kitap da beni etkilemedi. Başından beri Benj'in sinsi bir kişiliğe sahip olduğunu ve başının altından bir şeyler çıkacağını seziyorum. Tahminim tutmazsa da ben tutmuş gibi düşüneceğim. Kimi desteklediğimi başa tutturduğum alıntıdan anlayacağınızı umuyorum.Bu yüzden bu seride romantizm beklentisi içine girmeyeceğim .

Distopyalarda az çok nelerin işleneceğini , düzenin nasıl olacağını tahmin eder sıklıkla bu türü okuyanlar.  Ama Piyon da kurulan düzenin ötesinde bu düzenin başındaki kişilerin taht oyunlarını okuyoruz . Bu da kitabı benzer türlerinden farklı bir yere taşıyor bana göre. 

Her ne kadar bazı kısımlarında distopya klişeleri atlanmamış olsa da özgün bir kurgu ve akıcı bir okumaya sahip. 

Kitty hariç diğer karakterlerin düşünceleri tarzları zekiceydi bence. Elit kesimin sinsi oyunlarını okumaktan zevk aldığımı söylemeliyim. Özellikle Daxton , yaptıklarının nedenleri ve yapacakları bakımından beni en çok merakta bırakan karakterlerden birisi.

Sonuç olarak Piyon'u sevdim , yaratılan dünya , karakterler beni oldukça etkiledi. ( Kitty hariç tabi , sevemedim bir türlü kızı.) Ayrıca acımasızlığın en katı şekilde yansıtıldığı kurguları da seviyorum ve bu olay Piyon da oldukça fazlaydı bana göre. 

Puanım : 4/5

İZABEL- KİTAP YORUMU ( KATİLLER ÇETESİ #2 )



ARKA KAPAK

Sayfaları çevirmekten kendimi alamadım. Muhteşem!"
-Kelly Mcbride-

"Izabel'i ilk kitap gibi çok sevdim. Biraz kan, biraz gözyaşı ve tabii ki bolca aksiyon."
-Devan Fox-

"Izabel'de karakterler öyle güçlü ve canlı ki onlarla vakit geçirmek insana tarifsiz bir zevk veriyor."
-Jennifer Kyle -


Onu esaretten kurtaran katiller çetesiyle karanlık bir hayat sürmeye kararlı olan Sarai, acımasız bir sadistten intikam almaya karar verir. Ama Sarai'ın pervasız halleri onu asla geri dönemeyeceği bir yola sürekler. Öte yandan Arthur Hamburg'un sağ kolu Willem Stephens da Sarai'ın peşindedir. Fakat Izabel kimliğine bürünen Sarai'ın geçmek zorunda olduğu bambaşka bir sınav vardır ve bu son sınav aynı zamanda genç kızın Victor Faust'a olan güvenini de sorgulamasına neden olacaktır. Sarai'ın devam kitabı olan Izabel okurları yine karanlık, ölümcül ve heyecan dolu bir serüvene çağırıyor

(Tanıtım Bülteninden)





YORUM

  • Birbirimiz için yaratılmış gibiydik, başta birbirlerine uymuyormuş gibi görünen ama sonunda hiç beklenmedik bir şekilde yan yan düşen iki yapboz parçası gibi... 
    .


    Merhabalar ! Katiller Çetesi 'nin 2. kitabı olan İZABEL bitti. Yine keyifle , bir dolu aksiyonla , eh azıcık da romantizmle okuduğum bi devam kitabı oldu benim için .

    İlk kitap olan Sarai'yi okuduğum da , kurguda bir takım eksiklikler , karakterler de tahammül edemediğim bir takım dengesizlikler mevcuttu. Bu yüzden 2. kitabı okumada tereddütlerim vardı açıkçası. 


  • Ancak "İZABEL" beni gerçekten şaşırttı. İlk kitaptan kat kat daha heyecanlı , karakter gelişimi açısından da oldukça iyiydi.


  • Şöyle söyleyeyim; Sarai de beni rahatsız eden şey karakterin dengesizliğiydi. Bir takım olan olaylar doğrultusunda yaptığı saçmaca girişimler beni okurken gerçekten sinirlendirdi ve bunun yani " Sarai'nin dengesizliğinin temeli" ni okuyamamak hem meraktan ölecek duruma gelmeme hem de çıldırmama yol açtı.

    Ama İZABEL de şu söylediğim karşı konulmaz dengesiz duyguların temelinin aslında ne olduğunu daha doğrusu ne "olmadığını" okuyoruz.
    Aslında yazarın tam olarak karakteri bizle buluşturduğu , gerçek yüzünü gösterdiği bir kitap İZABEL.

    Seri başlangıcında oluşan onca olumsuz duyguyu 2. kitap da yok etme , karaktere bakış açısını tamamen değiştirme gibi bir özelliği var.

    Kitabı okurken size tavsiyem ilk kitap da kafanız da oluşan nedenleri silip atmanız. Bana göre onlar bir neden değil.
    Karaktere gercek ruhunu tanıması için yol gösteren bir iz. Küçücük bir ateş.

    İZABEL , ya da Sarai için de aslında başından beri "karanlığı" barındıran bir karakter.
    Yapıyor çünkü istiyor.

    Bunu yapan Sarai'nin içinde barındırdığı azıcık kaçık dengesiz ruhu.

    Yazarın okuyucuya anlatmak istediği en büyük olayda bu.
    Her ana karakter iyi olamaz. Bazıları aslında kötüdür.

    Eh bu olayı anladığımızda ise kitap bana göre tamamen çözüldü. Olacakları , intikam peşine düşmüş dengesiz , ruhsuz karakterleri okumak , ilk kitap da sürekli yakındığım "kitabı hissedememe" durumunu tamamen ortadan kaldırdı. 

  • Bu da kitabın tadını çıkara çıkara, iki dengesiz kötü karakterin ruhsuz aşkını , sadist bir şekilde zevk alarak okumama yol açtı.

    Bu yorumun kitaba dair incelemeden çok kendi içsel çatışmalarımı , konuşmalarımı , çözümlemelerimi anlattığının farkındayım ama ; bir kitabı hissedememek bana göre gerçekten büyük bir kayıp.

    Okuduğum bütün kitaplarını içine girmek, karakterleri anlamak için çırpınıp duran ben için Sarai gerçekten zor bir kitaptı.

    Eh İZABEL den çıkardığım sonuçları bir şekilde mantıklı bulunca da size de aktarmak istedim.

    Velhasıl kelam İZABEL 'i ilk kitaba nazaran Gerçekten sevdim. Özellikle bize klişe bir karakter sunmayan yazarın zihnini. Sürekli , kitap boyunca şikayet ettiğim konuları tek cümleyle açıklamasını.
    Yoğun aksiyon, derin karakterler ve bunun yanı sıra azıcık da romantizm seven okurlar için bu seri tavsiyemdir.

SARAİ - KİTAP YORUMU ( KATİLLER ÇETESİ #1)


ARKA KAPAK

"Beş yıldız!" 
-The Book Enthusiast -

"Bu seri inanılmaz."
-Smi Book Club-


The New York Times, USA Today ve The Wall Street Journal'ın çok satan yazarı J.A. Redmerski'den tutkunun ve hayatta kalma mücadelesinin romanı… 

Sarai henüz on dört yaşındayken annesi tarafından Meksika'daki bir uyuşturucu baronunun yanında yaşamaya zorlanmıştır. Fakat Sarai, normal bir hayatın ne demek olduğunu unutmasına rağmen, zorla alıkonulduğu evden kaçma umudunu da hiç yitirmemiştir. Soğukkanlı bir katil olan Victor da tıpkı Sarai gibi çocukluğundan beri hep ölüme ve şiddete tanık olmuştur. Victor öldüreceği yeni hedefiyle ilgili bilgi almak için Sarai'ın bulunduğu yere geldiğinde genç kız ,buradan kaçabilmek için elindeki tek fırsatın bu adam olduğunu anlar. Ne var ki, işler Sarai'ın planladığı gibi gitmez ve tehlikeli bir adamın elinden kaçarken, kendini Tucson'a giden bir kamyonun arkasında değil, bambaşka tehlikelerin içinde bulur. 

Firar sırasında Victor içgüdülerinin etkisindeki kişiliğinden sıyrılır, vicdanının sesini dinler ve Sarai'a yardım etmeye karar verir. Çift birbirine gittikçe yakınlaşırken, Victor kızı korumak için her şeyini, hatta herkes gibi Sarai'ın ölmesini isteyen erkek kardeşi Niklas'la aralarındaki ilişkiyi bile tehlikeye atar. Victor ve Sarai birbirlerine olan güvenlerini arttırırken, aralarındaki uyuşmazlıklar da zamanla azalmaya başlar. Peki Victor'un kaba kuvvete dayanan yetenekleri ve tecrübesi Sarai'ın hayatta kalmasına yetecek midir? Bu kitap Sarai ve Victor'un hikâyesidir.
(Tanitim Bülteninden)



YORUM






Bu olduğum her şeye karşı geliyor, Sarai," dedi ve beni öptü. 
"Hayır değil," diye fısıldadım ve onu öptüm.
 "Gerçekten olduğun kişiye biraz daha yaklaşıyorsun."


Kitabimiz henüz 14 yaşındayken annesi tarafından uyuşturucu baronuna satılmış Sarai 'nin , kiralık katil olan Victor 'un arabasına gizlice binmesiyle başlıyor.Ve bu süreçte gelişen olaylar anlatılıyor.


Kitap ilk başlarda epey olaylı başlasada ortalara doğru hızlı tempoyu kaybedip , normal romance türü kurguya doğru kayıyor.Baslarda ki çatışmalar, kaçma girişimleri , Victor'un karizmatik öldürme şekilleri  ( nasıl oluyor diye sormayın , adamın öldürmesi bile karizmatik  ) ortalara doğru yerini romantik sahnelere bırakınca kitaptan azıcık soğumuş olabilirim.


Kahramanimız Victor , aşırı ruhsuz , soğukkanlı bir katil ... Bize anlatılan bu..Ancak nedense Sarai 'nin yaninda süt dökmüş kedi gibi durması , Sarai 'nin mi yoksa Victor 'un mu soğukkanlı bir katil olduğunu bir yerden sonra bana sorgulatmaya başladı. 



Tamam, nedenleri var , kızın gelgitli ruh halleri , psikolojik sorunları hep onun yanında peydah oluyor. Bunu bir şekilde kontrol etmesi gerek. Ama kızın yanında profesyonel katil imajından bir anda sıyrılınca noluyor be dedirtti.


 Kitaba bir bütün olarak bakarsak aksiyon ve romantizm seviyesi en iyi şekilde harmanlanmış, heyecanla okutturuyor kendini. Yazarın uslubunu , kelimelerle oynayışını , konuyu bizim şaşıracağımız bir şekilde sonladırışını seviyorum.Ancak başta da dediğim gibi, anı davranış değişikliği yadirgamama neden oldu .



Bu olayı da serinin ilk kitabı olmasına yoruyorum. Ayrıca Victor 'un korumaciligi tabi ki beni benden aldı 


Çok gizemli, sevilesi bir aksiyon - romantik serisi geliyor benden demesi. 

Ay bana aksiyon dolu bir kitap öner , icinde romantizm de olsun derseniz , size onerebilecegim kitaplardan Sarai - Katiller Çetesi.

Umarım 2 . Kitap bir an önce gelir , sonu fena yerde bitti çünkü.




7 Şubat 2017 Salı

YALANCILAR - KİTAP YORUMU






ARKA KAPAK


Bizler yalancıydık. 
Güzel, ayrıcalıklı ve dertsiz tasasız, 
lüks içinde yaşıyorduk. 
Çatlayıp kırıldık. 
Bu bir aşk ve macera hikâyesi… 
Bir trajedi masalı... 
Hangisi gerçek? 
Hangisi yalan? 
Kararı siz verin. 
 
 “Aile olmanın ve sevdiğini kaybetmenin anlamını zor yoldan öğrenen bir genç kızın etrafında şekillenen, kalbinize dokunacak bir hikâye.” 
Publishers Weekly 
 
“Zekice kurgusu ve kusursuz anlatımıyla vurucu bir sese sahip, güçlü bir roman. Gerilim ilk sayfadan itibaren artıyor; bu kitap adeta bir saatli bomba.” 
New York Times Book Review 
 
 Güzel ve köklü bir aile. Özel bir ada. 
Zeki fakat yaralı bir genç kız; tutkulu v e kararlı bir genç adam. 
Dört kişilik bir arkadaş grubu; dostlukları yıkıma sürüklenecek Yalancılar. 
Bir devrim. Bir kaza. Bir sır. 
Yalan üstüne yalan. 
Gerçek aşk . 
Gerçek. 
 
Yalancılar, aklınızı başınızdan alacak modern, karmaşık bir gerilim. 
Okuyun. 
Eğer biri kitabın sonunu soracak olursa da sadece yalan söyleyin. 



YORUM


Elini tutabilir miyim ?" diye sordu.

Elimi onunkinin üzerine koydum.

"Evren şuan da fazla devasa görünüyor , dedi . "Tutunacak bir şeye ihtiyacım var ."

"Yanındayım. "




Yalancılar , uzun süredir çıkmasını beklediğim , ön siparişe düştüğü anda aldığım ve beni oldukça heyecanlandıran kitaplardan biriydi.

Aldığım gibi de okudum bildğiniz üzere. Gerek yabancı bloggerlar gerekse burada okuyan arkadaşlar deli gibi övmüştü kitabı. 
Bu yüzden de büyük bir beklenti ile başladım Yalancılar'a.
Beklentimi karşıladı mı diyecek olursanız , işte bu sorunun cevabı hala belli değil.Bitireli 6 gün oldu ve ben hala Yalancılar'a puan biçmek adına kararsızım.

Kitabımız konu itibariyle tamamen tahmin edilir hikaye . Tabi ki tahmin edemeyenler olmuştur ancak kitabın birçok noktasında o malum "son" hakkında bariz ip uçları vardı ve ben kaçırmadım.

İşte Yalancılar'ın benim için eksik noktası bu.




Ve bu eksikliği de kitabın okuyucuya vermek istediği dersler noktasında giderdiğini düşünüyorum yazarın.
Sanki yazar kitabında da sık sık değindiği "mükemmeliyetçilik" kavramını gözle görülebilir şekilde , yazdığı hikayenin yanında kitabın tamamıyla da desteklemek istemişti.

Yalancılar mükemmel bir kitap değil anlayacağınız üzere.


Kendini mükemmel sanan ebeveynlerin mükemmel olmayan kırık çocuklarının hazin hikayesi.

Kitabın asıl bahsetmek istediği noktanın dışında sonuca ulaşmada etken olan , Irkçılık , Maddiyatçılık gibi kavramların da okuyucuya karakterler ile göz önüne serdiğini düşünüyorum. Hem de en acımasız şekilde .

Kitabın başından itibaren ana karakterin varacağı nokta o kadar bariz ki bir yerden sonra 241 sayfalık kısacık kitabın bitiş süresi uzayıp , okuyucuya ciddi anlamda büyük bir heyecan yaptırıyor .
Çünkü tahmin ettiğiniz o sonun nedeni kitapta atlanıyor , adı kesinlikle anılmıyor .

Ehh bu da kitabın akıcı bir şekilde , hızlıca okunmasına neden oluyor.

Kitapta en çok beğendiğim şey yazarın kelimelerle oyanıyışıydı.Zaten ana karakterinde de bu bariz bir özellik olarak belirtilmişti . Bir çok yerde kitabın şiirsel dilinin beni duygusal anlamda dibe ittiğini söylemeliyim.

Mesela yazar , "ağlamak" fiilini daha şiirsel bir ifade olan "kanamak" şeklinde kullanmış. Kanadım diyor karakter ağladığı zaman ve kitaba bir bütün olarak bakıldığında bu o kadar anlamlı bir fiil ki ana karakter için , kitabın kendi içinde bir şekilde özgünlüğü yakaladığınıda gösteriyor okuyucuya . 
Başından sonuna kadar bu şiirsel dil ile hüzünle okutturuyor kendini Yalancılar .

Büyüklerin çirkin dünyasının , küçük dünyaların masumiyetini nasıl acımasızca yıkabileceğini , kalp kıran derin bir hikaye ile okuyucuya sunuyor .

Kitaba puan vermeyeceğim çünkü kaç verirsem vereyim içim hiçbir şekilde içim rahat olmayacak. 
Sadece okurken dibine kadar hüzünlendiğimi , sonunda Sinclairlar gibi büyük dersler aldığımı bilin yeter.


 

Hunharca Okuyan Kız Template by Ipietoon Cute Blog Design and Bukit Gambang