12 Haziran 2018 Salı

SEN, BEN VE 36 SORU - KİTAP YORUMU



ARKA KAPAK

İKİ YABANCI. İKİ SIR. ARALARINDAKİ UÇURUMU KAPATACAK OTUZ ALTI SORU.

Hildy ve Paul’un, üniversitedeki psikoloji deneyine katılmalarının farklı sebepleri vardı. Deney basit bir soru soruyordu: Sevgi planlı bir şekilde yaratılabilir miydi?

“En kötü anınız nedir?” ve “En son ne zaman kendi kendinize şarkı söylediniz?” gibi sorular, karşınızda oturan yabancıya rahat bir şekilde cevaplayacağınız türden değildi. Fakat siyah-beyaz kadar zıt olan Hildy ve Paul, sorular ilerledikçe çokça sinirlenmiş, kaygılanmış, gülmüş ve ağlamış olacaktı. Bazen sinirden kalkıp gidecek, bazen de soruları cevaplamaya devam edebilmek için birbirlerine ihtiyaçları olacaktı. Sorular bittiğinde ise, ikisi de birbirlerinden sakladıkları sırlarını açığa çıkarmak zorunda kalacaktı. Fakat asıl soru şuydu: Birbirlerini sevebilecekler miydi?





YORUM



Hildy: Evet. Bob dışarıda kaslarını göstererek kalabalığı uzaklaştırırken ben Paul'u gördüm; pencereye vuruyor, "Hildy, gel beni kurtar! Kurtar beni!" diye bağırıyordu.

Paul: Sesi o kadar yüksek çıkıyor muydu?

Hildy: Onu terkedeceğimden korkmuştu.

Paul: Küçük hanımın parlak zırhıyla gelip onu kurtarması mı gerekiyormuş?

Hildy: Evet. Aşağı yukarı. 


Sen, Ben Ve 36 Soru, psikoloji okuyan doktora öğrencisinin ilişkiler hakkında yazacağı tez için daha önce karşılaşmamış iki insanın birbirlerine sorular yönelterek birbirini tanımasını ve bu sorular sonucunda bir ilişki yaşanıp yaşanmayacağını deney yoluyla çözmek istemesiyle başlıyor.

Kahramanlarımız Hildy ve Paul farklı nedenlerden dolayı bu deneye katılıyorlar ve ikisi bu deneyde karşı karşıya geliyor. 36 sorudan oluşan bu deney, deneklerin isteklerine bağlı bir nevi ve aslında sorular çok kolay. Ama karakterlerimiz birbirlerine o kadar zıt kişilikte insanlar ki bazen sorulan soruya ağlayıp bazen de sinirden kalkıp gidecek noktaya geliyorlar.

Ancak birtakım ortak noktalar, iki zıt kişiliğin birbirini çekmesi bu deney sonlanana kadar peşlerini bırakmıyor ve hâliyle kendilerini serbest bırakıp soruları cevaplamaya koyuluyorlar.

Hani bazı kitapların zamanı vardır, tam zamanında okursanız aklınızdan hiç silinmez, ihtiyacınız olduğu zaman elinizden tutup kaldırmıştır sizi. İşte Sen, Ben Ve 36 soru bu tür kitaplardan biriydi bence.

İki karakterimiz de hayatlarında bazı problemleri olan, bunlarla boğuşan ve yer yer bu problemler ile de boğulan tipler. Çevrelerindekilere bu sorunu yansıtamıyorlar. Eh, iki yabancı karşılaşınca bu problemler de yavaş yavaş gün ışığına çıkıyor ve Hildy ve Paul'un küçük flörtler ve arkadaşlık ile başlayan ilişkilerini okumak daha bir güzel oluyor.

Kitap birçok sayfada karşılıklı diyaloglar hâlinde ilerliyor. İki karakterimiz de hazır cevap, esprili olunca da bazı noktalarda kahkaha atmaktan, kikirdemekten alamıyoruz kendimizi. İki genç insanın hayatlarının en zor dönemlerinde karşılaşması kitabı daha masum, daha naif ve daha kalbe dokunan bir kitap haline getirmişti bana göre. Gerçekten keyif alarak, suratımda gülümseme eksik etmeden okudum kitabı.
Hazır yaz gelmişken keyifli bir genç kurgu okumak, iki farklı insanın 36 soruluk bir deney sonunda ilişkilerinin nereye geldiğini görmek isterseniz Sen, Ben Ve 36 Soru hiç kuşkusuz önerimdir.

11 Haziran 2018 Pazartesi

GECENİN GÖLGESİ - KİTAP YORUMU (All Souls Trilogy #2)

ARKA KAPAK

Tarih ile büyünün zengin dünyasında kök salan aşk hikâyesi, geçmiş ve tutkuyla örülmüş bir masala sürükleniyor.
Düğüm yavaş yavaş çözülüyor…

Her şey Cadıların Keşfi’yle başladı… Güçlü bir cadı ailesinden gelen tarihçi Diana Bishop ile vampir Matthew Clairmont, canlıları birbirinden ayıran doğa yasalarını bozmuştur. Diana, Bodleian Kütüphanesi’nde gizemli bir el yazması keşfettikten sonra Matthew’la kaderlerini birbirine bağlayan olaylar zincirini tetiklediği için cadı, iblis, vampir ve insanların bir arada yaşamasını sağlayan hassas bağ tehdit altına girmiştir.

Güvenli bir yer arayan Diana ile Matthew zamanda geri giderek 1590 Londra’sına yolculuk ederler. Ancak kısa süre içinde geçmişin aslında güvenli bir sığınak olmadığını anlarlar. Bir şair ve Kraliçe’nin casusu olarak eski kimliğine geri dönen vampir, Gece Okulu adındaki, radikal grupla tekrar bir araya gelir. Aralarında oyun yazarı Christopher Marlowe ve matematikçi Thomas Harriot’ın da olduğu bu toplulukta kural tanımaz iblisler ve dönemin yaratıcı zihinleri vardır.
Matthew ile Diana, Ashmole 782 el yazmasını ve genç kadına olağanüstü güçlerini nasıl kontrol edeceğini öğretecek olan cadıyı bulmak için birlikte Tudor Londra’sının altını üstüne getireceklerdir.





“...bunun ne anlama geldiğini ya da kim olduğumu bilmiyorum.”“Sen Diana Bishop’sın, bir tarihçi ve bir cadı.” Omuzlarımı kavradı. “Önceden ne olduğun veya gelecekte ne olacağının hiçbir önemi yok. Senin kim olduğun belli. Sen benim hayatımsın.”“Senin karınım,” diye düzelttim.“Hayatımsın,” diye yineledi. “Sadece kalbim değilsin, onun çarpmasısın. Daha önce bir gölgeydim, Alsop Nine’nin gölgesi gibi.” 

YORUM 

Gecenin Gölgesi, serinin ilk kitabı Cadıların Keşfi'ne göre daha canlı, daha fantastik ve daha karakter odaklı başladı. Genellikle seri devamları, bilirsiniz, ilk kitabın sonu kafa karıştırıcı bitmişse onu ilk iki bölümde tamamlar, soru işaretlerini okuyucunun kafasından silip yeni bir olayla birlikte ikinci kitabı devam ettirir. Ancak Gecenin Gölgesi bu klişeleşmiş devam kitabı çizgisini alt üst etti.

İlk kitabın yorumunu okuduysanız eğer bu kitabı okumak başlı başına bir serüven demiştim. Hah, işte bu durum Gecenin Gölgesi'nde artarak devam etti. Soru işaretleri okuyucunun kafasından bir an bile gitmedi çünkü cevabı ortada da olsa tam olarak gösterilmedi. Olay çerçevesinde açıklama yapılsa bile tekrar yeni bir muamma yaratıp kurgusunu hiç sekteye uğratmadan devam ettirdi yazar.

İlk kitabın sonunda verilen zaman geçişi,  (spoiler değil kesinlikle rahat olun) beni rahatsız etmişti açıkça söyleyeyim. Bazı yazarlar sadece geleceği iyi yazarken bazıları da geçmişi daha iyi yazarlar bana göre. Yazarın kaleminin yatkınlığının bu tarihsel geçiş olayında başarısız olacağını düşünmüştüm ben. Ama tabi ki her zamanki gibi beni yanılttı kitap, sevgili yazarımız hakkında ne düşünsem bir sonraki kitabında o düşünceyi yerle bir etme özelliğine sahip.

Gecenin Gölgesi, yer yer aşırı bilimsel ve tarihsel ayrıntıya girip okuyucuyu sıkma eğilimi gösterse de olay üstüne başka bir olay yaratılması ile bu anlatımsal durgunluğu devam kitabında da aşmıştı. Yazarın karakterler üzerinden verdiği duygusal yoğunluk ile de birleşince okumak hepten güzel oldu.

İlk kitabın sonunda karakterlerimizi bekleyen büyük bir yolculuk vardı. Bu yolculuk hem kendi ilişkilerinin sınavı hem de var olan türlerin gizemini kaldıracak birtakım ipuçları olarak dönecekti okura.

Matthew'e ilk kitapta bayılmıştım hatırlarsanız, onun yüzeyde vampir aristokrat tavrı, gizemli alfa yırtıcılığı ile birleşince mükemmel bir karakter tiplemesi oraya çıkmıştı. Okuması zevkliydi, kitabın romantizm kısmının Diana odaklı değil de Matthew odaklı olmasına bayılmıştım.

İkinci kitapta ise bu durum tam tersine döndü. Kadın karakterimiz olan Diana'nın zekâsının ve güçlü kişiliğinin âşık olduğu adam için her türlü fedakârlığı yapacak bir kadına dönüştürmesini okuduk. Çok güzel yansıtılmıştı bu durum bana göre, birden bire sahiplenici, affedici bir kadın olmadı Diana, yedire yedire onunla birlikte bir ilişkinin evrelerine şahit olduk.

Son olarak söylemek istediğim şey ise kitabın benim için gerçekten güzel olmuş dedirten fantastik kısmı. İlk kitapta fantastik boyut biraz azdı, gelişim evresindeydi ve okuyucu hâlâ birtakım olayları anlamakta zorluk çekiyordu. Ama ikinci kitap ilk kitaptaki fantastik olayların bir nevi açıklaması gibiydi. Birçok yerde aşırı heyecanlandım, şaşırdım; beklemediğim, hayretle okuduğum yerler oldu. Her açıdan doyurucu bir kitap olmuştu Gecenin Gölgesi.


Üçüncü kitap için heyecanlıyım ama bir süre ertelemek durumundayım. Ama aklım, kalbim daima okumak ister hâlde. Yorum (yorum olmadı aslında bir nevi hayranlık yazısı) yazarken bile ara ara göz atıyorum, okusam mı acaba ya diye. 😂 Her açıdan doyurucu, karakterleri (her türden yan sağ sol) kurgusu harika bir seri okumak isterseniz bu seriyi öneriyorum sizlere. Üçüncü kitabı okuyup bitirdiğimde bile daima hatırda kalacak birçok özelliği mevcut çünkü.


 

Hunharca Okuyan Kız Template by Ipietoon Cute Blog Design and Bukit Gambang