ARKA KAPAK
Nadir olan, sizinle aynı dünyayı gören birini bulmaktır.
On altı yaşındaki Aza, kaçak milyarder Russell Pickett’ın peşine düşmeye hiç de niyetli değildi aslında. Düşüncelerini ve dünyasını ele geçiren korkularıyla uğraşmak yeterince zordu zaten. Ancak bulana yüz bin dolar ödül vereceklerdi ve En İyi ve Korkusuz Arkadaşı Daisy paraya göz koymuştu bir kere. Böylece birlikte evlerinin yakın, dünyalarının uzak olduğu Pickett’ın oğlu Davis’in yanına gittiler.
Aza çabalıyordu. İyi bir evlat, iyi bir arkadaş, iyi bir öğrenci, hatta iyi bir dedektif olmaya çabalarken bir yandan da daraldıkça daralan düşünce sarmalının içinde sıkışıyordu…
Yeni kitabı uzun zamandır dört gözle beklenen John Green sevgi, direnç ve ömür boyu sürecek arkadaşlıkları konu aldığı bu romanında Aza’nın hikâyesini sarsıcı ve gözü kara bir açıklıkla paylaşıyor.
“Şeytanlarınızla yaşamayı öğrenmek ve mükemmel olmayan benliğinizi sevmek üzerine bu roman çok yerinde ve çok önemli.”
YORUM
Antik Yunanlıların mavi için kullandıkları bir kelime yokmuş. O renk onlar için yok hükmündeymiş. Onu karşılayan bir kelime olmadığından onu görmemişler.
Sürekli onu düşünüyorum.Onu gördüğümde midem altüst oluyor. Ama bu sevgi mi yoksa kelime karşılığı olmayan bir şey mi?
Kaplumbağa Kabuğunda Dünya, elinize aldığınız anda bu kitap kesinlikle bu yazarın kitabı diyeceğiniz, klasikleşmiş bir John Green eseri.
John Green, okumayı sevdiğim, özellikle genç kesime hitap eden yazarlardan birisi. Okuyucu yormadan, belki de "her kesime" hitap eden bir sorunu büyüleyici dili, içten kurgusu ile anlatabiliyor. Öyle ki istemeseniz bile kitabında bahsettiği sorunları bir şekilde araştırırken buluyorsunuz kendinizi.
Kaplumbağa Kabuğunda Dünya, ana karakteri Aza'nın bir nevi hayatı bir ucundan yakalamaya çalışma öyküsü. Obsesif Kompulsif Bozukluğu olan Aza, sürekli virüs kapacağı endişesiyle yaşayan ve bunu sonucunda farkında olmasa bile kendine zarar veren bir karakter. Yıllar sonra çocukluk arkadaşının babası birden bire ortadan kaybolunca, en yakın arkadaşı ile dedektifçilik oynayıp bu gizemin peşine düşüyorlar ve kitabımız böylece başlıyor.
Kitabımız, her John Green kitabı gibi olabildiğince durgun, tamamen fikirlere ve düşüncelere odaklı ilerliyor. Ama bu akıcılığından zerre bir şey götürmüyor bunu açıkça söyleyebilirim. Her satırın altını çizip yüzünüzde hüzünlü bir gülümseme ile dalıp gidiyorsunuz kitaba.
Aza, her insanın başına gelebilecek bir sorundan muzdarip. Sorunu çözmeye çalışmıyor, bununla yaşamayı öğrenmeye çalışıyor bir nevi. John Green de aslında bunu aktarmak istiyor kitabında okuyucuya, bir sorununuz olabilir, bu çok normal, bu duruma önlem almak zorunda hissettiğinizde mutlaka yardım alın ama sorunun hayatınıza vurgun yapmasına da izin vermeyin. Yaşayın, "sorun"u hayatınızın problemi yapmaktan çok onunla birlikte yaşamayı öğrenin.
Şu zamana kadar John Green hayranı bir okur olmadım. Ama yazarı sevdiğimi, kaleminin hissettirdiklerinden hoşlandığımı söyleyebilirim. Günümüz gençlik problemlerini bir kurguya döküp her yaştan kesime hitap etmeyi başardığını net olarak görüyorum.
Uçuk bir sonun ya da hayatı yaşamaya engel teşkil edecek bir hikâyenin yazarı değil John Green. Okuyucuya gerçekleri, Kaplumbağa Kabuğunda Dünya'da olduğu gibi açıkça aktarıyor. Kandırmıyor. Hayal kurdurmaktan öte çözüm odaklı bir yazar. Bu yüzden de ana kurgusunun eksiği olsa bile fikirleri, naif kaleminin etkileyiciliği ile her yaştan okuyucuya öneriyorum ben.
John Green, okumayı sevdiğim, özellikle genç kesime hitap eden yazarlardan birisi. Okuyucu yormadan, belki de "her kesime" hitap eden bir sorunu büyüleyici dili, içten kurgusu ile anlatabiliyor. Öyle ki istemeseniz bile kitabında bahsettiği sorunları bir şekilde araştırırken buluyorsunuz kendinizi.
Kaplumbağa Kabuğunda Dünya, ana karakteri Aza'nın bir nevi hayatı bir ucundan yakalamaya çalışma öyküsü. Obsesif Kompulsif Bozukluğu olan Aza, sürekli virüs kapacağı endişesiyle yaşayan ve bunu sonucunda farkında olmasa bile kendine zarar veren bir karakter. Yıllar sonra çocukluk arkadaşının babası birden bire ortadan kaybolunca, en yakın arkadaşı ile dedektifçilik oynayıp bu gizemin peşine düşüyorlar ve kitabımız böylece başlıyor.
Kitabımız, her John Green kitabı gibi olabildiğince durgun, tamamen fikirlere ve düşüncelere odaklı ilerliyor. Ama bu akıcılığından zerre bir şey götürmüyor bunu açıkça söyleyebilirim. Her satırın altını çizip yüzünüzde hüzünlü bir gülümseme ile dalıp gidiyorsunuz kitaba.
Aza, her insanın başına gelebilecek bir sorundan muzdarip. Sorunu çözmeye çalışmıyor, bununla yaşamayı öğrenmeye çalışıyor bir nevi. John Green de aslında bunu aktarmak istiyor kitabında okuyucuya, bir sorununuz olabilir, bu çok normal, bu duruma önlem almak zorunda hissettiğinizde mutlaka yardım alın ama sorunun hayatınıza vurgun yapmasına da izin vermeyin. Yaşayın, "sorun"u hayatınızın problemi yapmaktan çok onunla birlikte yaşamayı öğrenin.
Şu zamana kadar John Green hayranı bir okur olmadım. Ama yazarı sevdiğimi, kaleminin hissettirdiklerinden hoşlandığımı söyleyebilirim. Günümüz gençlik problemlerini bir kurguya döküp her yaştan kesime hitap etmeyi başardığını net olarak görüyorum.
Uçuk bir sonun ya da hayatı yaşamaya engel teşkil edecek bir hikâyenin yazarı değil John Green. Okuyucuya gerçekleri, Kaplumbağa Kabuğunda Dünya'da olduğu gibi açıkça aktarıyor. Kandırmıyor. Hayal kurdurmaktan öte çözüm odaklı bir yazar. Bu yüzden de ana kurgusunun eksiği olsa bile fikirleri, naif kaleminin etkileyiciliği ile her yaştan okuyucuya öneriyorum ben.
Açıkçası çok merak ettim, okuyacağım. ❤��
YanıtlaSilçok beğendim ben hele o son sayfa çok etkiledi beni yorum için teşekkürler
YanıtlaSilÇok güzele benziyor okumak istiyorum açıkçası. Ellerine sağlık çok güzel yazmışsın:)
YanıtlaSil