27 Mayıs 2020 Çarşamba

NEFTİ - KİTAP YORUMU ( AV ZAMANI #1)



ARKA KAPAK

Bir vampir masalı fısıldıyor gaz lambasının titrek alevi... Karanlığı aydınlatmak için kendi kendini yakıyor, kendi kendini avutmak için anlattığı masalı dinliyor. Gece yanıyordu, gündüzün dibi tutmuştu. Dolunay geceye gömülürken ikiye bölündü. Biri maviye, diğeri karanlığa düştü. Gaz lambasının fısıltısı hemen yanında yatan genç kadının yazgısının satır aralarını doldururken güneşin yanık teni gökyüzüne vurdu. Kadın uyandı, gaz lambasını kapattı. Masal yarım kaldı. Kadının karanlığı mı maviyi mi seçeceğini kimse bilemedi. Bu ikilem kadının kalbini söktü. Dolunay bir daha hiç bembeyaz ve bütün olarak kalmadı. Gaz lambasının kirli sisi dolunayı kanla boyadı. Kadın öldü, dolunay kendini geceye astı.



YORUM

Av Zamanı - Nefti, uzun soluklu bir fantastik serinin ilk kitabı. Kitabımız her ayın belli zaman diliminde büyük şehirlerde meydana gelen faili meçhul cinayet haberleri ile başlıyor. Bu cinayetlere toplum tarafından o kadar alışılmış ki halk o gece evlere kendini kilitleyip bu cinayetlere de Av Geceleri adını veriyor.

İşte bu cinayetlerin gölgesinde kitabımızın kahramanı Alkım Okçu, Fransa da bir maskeli baloya katılıyor. Hikayemiz de böylece başlıyor.

İtiraf edeyim, Türk yazarlardan fantastik seri okumak beni her zaman germiş ama bir o kadar da sevindirmiştir. Ben kurgu ve karakter odaklı olduğum için, bir fantastik hikâyede ilk olarak kurgunun mantığa uygun olup olmadığına ve karakterlerin davranış biçimlerine odaklı olurum.

Nefti de kurgu çok sağlam oluşturulmuştu. Bilirsiniz binanın temeli ne kadar sağlam olursa bina da o kadar sağlam olur. Temeli sağlam, kadim efsaneler ile renklendirilmiş ve Fransa ve Türk vampir kökeni çok iyi kurgulanmıştı. Bunun içindir ki şaşırdım kitabı okurken, ben bu kadar sağlam bir kurgu beklemiyordum.

Eh Büşra, iyi güzel de karakterlerden neden bahsetmedin derseniz işte burada kitabı az buçuk eleştireceğim, çünkü karakterlerine karşı nötrüm. Alkım, intihara meyilli kendi içinde yaşamayı bırak, dış dünya ile de yaşamayı beceremeyen biri. Onun içindir ki düzgün kararlar almasını beklemedim ben kitap boyunca. Ancak beklediğim bir şey vardı o da karakterin gelişimi. Öylece yerinde saydı, mantıksız kararlar aldı, sorgulamadı ve sorgulanmadı. Kitabın içinde ki hiçbir karakter gelipte demedi ki Alkım senin aldığın kararlar uygun değil, kendine gelmelisin. Kitapta sürekli ben bencilim diyen bir karakterin etrafındaki onu seven insanlar tarafından hiçbir şekilde uyarılmaması açıkça söyleyeyim beni sinirlendirdi.

Bunların dışında yazarın kalemini sevdim ben. Zaten kitaplarda betimleme okumayı seven bir okuyucuyum. Kalemi de bana hitap ediyordu. Kurgu azıcık daha heyecanlı olsaydı benim için gerçekten iyi kurgulardan birisi olacaktı.

Fantastik okumayı seven okuyuculara özellikle tavsiyemdir. Kalemi daim olsun, devamını heyecanla bekliyorum 💙

SESİNİ DUYUR - KİTAP YORUMU ( SESİNİ DUYUR #1)



ARKA KAPAK

Gözleri artık kapalıydı. Gitarı çalmıyor, âdeta yaşıyordu. Bora Ateş, gözlerini sahneden tam benim olduğum yere dikince o an kalbimin duracağını hissettim. Mahşerî kalabalığın içinden beni bulabilmişti. Şarkıyı söyleyen Uygar’ın sesi ve baterinin başındaki Alar’ın ritimleri çok uzaklardan geliyor gibiydi. Bedenim uyuşmaya başlamıştı. Bora’nın dudakları yavaşça kıvrıldığında, gülüşü bedenime bir gök gürültüsü gibi çarptı.
Dudaklarından dökülen samimi cümlelere rağmen gözlerinde dolaşan arsız parıltılar, güzel hislerin habercisi gibi gelmiyordu. Bu adam ya beni göklere çıkaracaktı ya da cehennem ateşine atacaktı.
Sonrasında bir adım attım ve bir adım daha... Rüzgâr, saçlarımı dans ettirdiğinde dudaklarım, onlara eşlik edecek bir melodiyi mırıldanmak istiyor gibi kıpırdıyordu.
Ben Maya Erez.
Ailenin baş belası, annesinin ölene kadar uslandıramadığı yaramazı, babasının umurunda olmayan ortanca kızı, ablasının bakmakla yükümlü olduğu küçük kardeşi... Gözlerimi açtığımda ben buydum. Şimdiyse müzikle çevrelenen çetin bir savaşın içine giriyor, şeytani bir Rock grubu liderine meydan okuyordum. Savaş başlasın!



YORUM

"Büyük patlama oldu ve evren oluştu.İsmini fırtına ve alevden alan bir yıldız,bir fırtınayla yanıma düştü ve benimle beraber tutuşmaya başladı."


Çevrenizin büyük bir rock grubu hayranlığı ile dolup taştığını ama sizin özel sebepleriniz yüzünden bu hayranlığı bir türlü anlayamadığınızı düşünün. Heh düşündünüz mü? Birde bu ünlü rock grubunun harçlığınızı çıkarmak için şarkı söylediğiniz barda sizi keşfetmesini. Sonra gelen vokalistlik teklifini. Düşünemediniz değil mi? Öyle imkansız öyle garip ki hayat işte Maya Erez de bu olayların tümünü yaşayacağını düşünmüyordu.

Sesini Duyur, yukarıda bahsettiğim tesadüfler silsilesi ile başlıyor, 3 erkek kardeşin kurduğu rock grubuna ana karakterimiz Maya Erez'in vokalist olarak girmesi ile yani. Uçuk kaçık, azıcık hüzünlü dibine kadar eğlenceli bir romanın başlaması ile de okuru bir eğlencedir sarıp gidiyor.

Kitapta tek sıkıntım Maya gibi özgür bir kadının eniştesi ve Yiğit konusunda tavrını net bir şekilde koyamaması oldu. Özellikle ablasının eniştenin bu baskıcı tutumuna azıcık da olsa tepki göstermesini okumayı isterdim. Çünkü kitap bize az buçuk bunu vaat ediyor. Zincirleri kırmayı, özgürlüğü, gençliği doyasıya yaşamayı.

Özellikle rock grupları ile hikâyeler okumayı seven, yeni yetişkin okuyucularına önerimdir. Kahkaha ve eğlence garantili bir kitap Sesini Duyur.

SAHTE KRALLIK - KİTAP YORUMU (SIX OF CROWS #2)



ARKA KAPAK

Kosullar her zamankinden daha zor, kaybedilecek seyler ise daha degerli. Kaz Brekker ve ekibi, hayatta kalacaklarına inanmadıkları bir soygunun üstesinden gelmeyi başarır. Fakat büyük ödülü paylaşamadan kendilerini tekrar ölüm kalım savaşının ortasında bulurlar. Grisha dünyasının kaderi, şehrin karanlık sokaklarındaki intikam savaşına bağlıdır. Kaz ve ekibinin ise ne pahasına olursa olsun bu savaşı kazanmaktan başka çaresi yoktur.


YORUM

"Senin için gelirdim," dedi ve İnej'in ona attığı temkinli bakışları görünce tekrar söyledi. "Senin için gelirdim. Yürüyemeseydim bile sürünerek gelirdim. Ne kadar yaralı olursak olalım oradan birlikte savaşarak çıkardık. Bıçaklar çekili. Ateş ederek. Çünkü biz böyleyiz. Mücadeleyi asla bırakmayız."


Bir romanın ilk cümlesini yazmak çok zor der yazan herkes. Sahte Krallık için yorum yazmak istediğimde anladım bu cümlenin anlamını. Çünkü sevdiğin, paylaşmak istediğin ve sevilmesini istediğin bir şeyi anlatmak için nasıl başlayacağını gerçekten bilemiyor insan.

Sahte Krallık, bir seri devam kitabına göre oldukça hızlı başlıyor bana göre. İki kitaplık serilerde de zaten olması gereken bu zaten. Yazarın anlatmak istediği konular için sayfalar kısıtlı ve bir yerden sonra her şeyi birbirine bağlaması gerekiyor. Karakterler misyonlarını tamamlamak zorundalar çünkü okurlar macera istemek yerine akıllarında ki soru işaretlerin tamamlanmasını istemeye daha yatkınlar.

Sahte Krallık, ilk yarısında o bilindik aksiyon içinde azıcıkta olsa yer olan durgunluğu ile devam etti. Ancak bu durgunluğu yazar öyle güzel kurgulamış ki ikinci yarıda, kitabın bitmesine yakın okuyacağımız aksiyonu ilk kitapta Kargalar Meclisi dünyasının kaos ortamındaymışız gibi okuduk. İkinci yarısı ise karakterlerin misyonunu tamamlamasına ayrılmış oldu. Böylece yazar hem kitabı bitirip hem de okuru heyecandan bir an bile eksik bırakmamış oldu. Yani sonuç olarak muhteşem bir final kitabıydı Sahte Krallık. Gelecek hikâyeler için ufak ip uçları verip  tanıdık karakterler ile karşılaştırınca tadından yenmedi diyebilirim.

Kitabı bitirdiğimde gerçekten en yakın arkadaşlarıma veda etmiş gibi hissettim ben. Hem buruk hem mutlu hem doyasıya üzgün hem de çılgınlar gibi mutlu hissediyordum. Hoşuma gitmeyen bu da olmamış dediğim tek şey Kaz - İnej sahnelerine hasret olmuş olmam. Onları birazcık daha okumak, ikisinin kendi hikayelerinden ayrı olarak birlikte bir hikayelerinin olması en çok istediğim şeylerden bir tanesiydi diyebilirim. Onu da ağzıma bir parmak bal çalınarak hissettim son sahnede ama olsun belki çıkması beklenen üçüncü kitapta bir nebze de olsa doyarız belki.

Leigh Bardugo'nun finallerinde bu kitapla birlikte bir şeyi hissettim ben. Yazar finali o kadar güzel kurguluyor ki bitirdiğinde bu da olmamış yahu, eksik kalmış dediğin hiçbir şey bulamıyorsun. Çünkü her şey aslında olması gerektiği gibi oluyor. Kitap bitmesi gerektiği gibi bitiyor.  Kaz ile İnej böyle daha güzel diyebiliyorum mesela. Fazla sahneleri olsa daha güzel olabilirdi ama bu da yeterli, bu da güzel diyebiliyorum. Matthias ve Nina için de işte bunu hissettim. Gereksiz bir son değildi ama olmasaydı daha güzel olurdu. Ama o zaman Nina'nın hikâyesi eksik kalırdı. Yani sonuç olarak hiçbir açık bırakmıyor yazar öylece okuyup tamam bitti, çok güzeldi hissi ile uyuşuyorsunuz bitirdiğinizde. Ancak üzerine düşünüldüğünde memnun etmeyen konuları çıkıyor bu da bende de gördüğünüz üzere çok da fazla değil.

Sonuç olarak muhteşem bir final, muhteşem bir veda okudum Sahte Krallık da. Tam ekibe yaraşır bir şekilde acı - tatlı bir son. Canı gönülden öneriyor, en kısa zamanda tanışmanızı diliyorum.

Yas yok.
Cenaze yok.

KARGALAR MECLİSİ - KİTAP YORUMU ( SIX OF CROWS #1)



ARKA KAPAK

İntikam duygusuyla yanıp tutuşan bir mahkûm. Bahis düşkünü bir keskin nişancı Ayrıcalıklı hayatını geçmişte bırakan bir kaçak, Hayalet ismiyle tanınan bir casus Hayatta kalmak için sihir kullanan bir cellat Ve hepsini bir araya getiren kaçış uzmanı bir hırsız, 6 Tehlikeli serseri 1 Imkânsiz görev. Bu ekip büyük bir felaketi önleyebilecek tek seçenek, tabii önce birbirlerini yok etmezlerse.

"Kargalar Meclisi, elinizden bırakmak istemeyeceğiniz, nadir bulunan kitaplardan. Bir çırpıda çevirdiğiniz sayfalarda karakterlerin sıradaki hamlelerini öğrenmek için sabırsızlanacaksınız."




YORUM

"Duanı istemiyorum," dedi Kaz.
"Ne istiyorsun öyleyse?"

Eski yanıtlar hemen aklına geldi. Para. İntikam. Jordie'nin kafamın içindeki sesinin sonsuza dek susmasını. Fakat içinde farklı bir yanıt oluştu; şiddetli, ısrarcı ve nahoş. Seni, Inej. Seni.

Eğer Kargalar Meclisi hakkında yazabileceğim kelimeleri bulabilseydim, kitap hakkında düşüncelerim daha hızlı gelecekti ama oturup düşündüğümde güzel bir kitaba nasıl yorum yapacağımı gerçekten bilmiyorum.

Bu kitap hakkında söyleyebileceğim şeyler o kadar değişken ki sürekli hareket halinde aslında. Çok değişken, çok farklı ve hepsi inanılmaz derecede karmaşık. Ama sonunda karmaşık olmayan tek bir şey var o da harika bir kurgu olduğu.

Üstelik bu durum harika bir kurgu oluşu ile de bitmiyor. Sevinerek söylüyorum, hatta ağlayarakta söyleyebilirim bilmiyorum. Çünkü kitap hakkında düşündüğüm ve yapmak istediğim şeyler ya çılgınlar gibi çığlık atmak ya da haykırarak ağlamak.

Kitap bir bütün olarak bakıldığında her açıdan mükemmel bana göre. Leigh Bardugo, Grisha Serisi'ndeki acemiliğini o kadar başarılı bir şekilde yenmiş ki Kargalar Meclisi'ne baktığımda mükemmel olan bir kurguya aslında mükemmel olmayan ama kitaba sindirilerek yazılan her biri farklı yerlerden hasarlı karakterler yedirilmiş mükemmel olması beklenilen bir kurgu görüyorum. Geçmişleri, gelecekleri titizlikle oluşturulmuş, tek bir fire vermiyor kitap. Bir yerden sonra Grisha Evreni ile bağlanması, zaten onun dünyasında var olduğu için eski kitaba bolca atıfları beni gerçekten mutlu etti. Ve ben Kargalar Meclisi'nu okuduğumda aslında Grisha Serisi'nin harcandığını da  hissettim. Haykırarak ağlamak kısmı da işte burada devreye giriyor.

Kitabımız Kettardam sokaklarında bir hırsızlar çetesinin boylarından büyük bir işe atılması ile başlıyor. Çok tehlikeli, ölümü bile getirecek güçlükte bu iş. Ama ekibimiz birbirlerinden ne kadar farklılık gösterselerde ana gayeleri her çetenin en büyük isteği yani para. Hem de büyük para.

İşte bu büyük macerayı okuyoruz biz Kargalar Meclisi'nde. Basit bir soygun değil bu. İşin içinde büyücüler, büyük adamlar ve açgözlülük girince kitap boyunca kaos eksik olmuyor okuduğumuz sayfalarda. İlk yüz sayfası durgun olsa da son beş yüz sayfasını adeta aç gibi okuyorsunuz. Çünkü işin içine kaos ve bir miktar Kaz Brekker zekası girince ortalık epey curcuna haline dönüyor.

Renkli karakterleri, eğlenceli yazım tarzı, zekice oluşturulmuş altı dolu olan harika bir kurgu Kargalar Meclisi. Grisha Serisi'nde aldığım olmamışlığın kekremsi tadını hiçbir sayfasında almadım. Canı gönülden öneriyorum.

Yas yok.
Cenaze yok.
 

Hunharca Okuyan Kız Template by Ipietoon Cute Blog Design and Bukit Gambang