12 Aralık 2016 Pazartesi

BAŞKA TÜRLÜ Bİ'ŞEY - KİTAP YORUMU




ARKA KAPAK



Yaratıcı yazarlık hocası, kurye, Starbucks baristaları, esas oğlanın en iyi arkadaşı, esas kızın oda arkadaşı ve bahçedeki sincabın ortak bir noktası var:
Hepsi Gabe ile Lea'nın birlikte olması gerektiğini düşünüyor.
Birlikte yaratıcı yazarlık dersi alan Lea ve Gabe aynı zevkleri paylaşır, aynı Çin yemeğini sipariş eder ve aynı mekânlarda takılırlar. Ne yazık ki Lea biraz kendi halinde, Gabe ise çekingendir ve ikisi de ilk adımı atabilecek gibi görünmemektedir. Fakat aralarında bir şeyler vardır ve onların dışında herkes bunun farkındadır. Yaratıcı yazarlık hocaları ikisini bir araya getirmeye çalışır, Starbucks'taki barista ilişkilerini dizi gibi izler, otobüs şoförü karısına onlardan bahseder, restorandaki garson onları hep aynı masaya oturtur. Hatta okulun bahçesindeki sincap bile iki gencin birlikte olması gerektiği kanısındadır. Peki, herkesin inandığı bu aşka Lea ile Gabe de inanacak mı?
“Akıcı ve tatlı bir aşk hikâyesi arayanlar için birebir.”
- VOYA 
“İki insan kavuşacaksa bu Gabe ile Lea olmalı... Aralarındaki çekim o kadar güçlü ki herkes bunu hissedebiliyor ve hikâyeleri de etraflarındaki bu kişiler sayesinde yazılıyor. Eğlenceli ve tatlı bir romantik komedi.” 
- School Library Journal


" Biliyorum ki eğer o anı kaçırırsam bunun için asla başka bir şansım olmayabilir. Ve eğer başka bir şansım olmazsa başta benim ona bakmakta olduğumu asla bilemez . Çünkü o öyle biri , kendisine bakmayı isteyeceğiniz türde bir insan 


YORUM;

Başka Türlü Bi'şey , birlikte yaratıcı yazarlık dersi alan ve aynı zevkleri paylaşan Lea ve Gabe ise birbirleriyle tanışma , hoşlanma ve açılma evrelerini 14 farklı bakış açısıyla anlatan ilginç bir kitap.
Ha bir şekilde orijinalliği de bu 14 farklı bakış açısıyla yakalıyor zaten.

Çiftimizin birlikte olma evrelerini oturdukları banktan , bindikleri otobüsün şoförüne , en yakın arkadaşlarından , kafedeki baristalara hatta yolda gördükleri sincaptan bile okuyoruz .
Çünkü yakıştırılan bu çift dışında herkes onların hislerini anlıyor , aralarındaki kimyayı farkediyor.

Kitabın sonuna kadar , hatta sonunda bile bakış açıları sürekli değişip okuyucuya herkesin gördüğü asıl olayı farklı düşünce tarzlarıyla sunuyor okuyucuya.
İlk başlarda , kitaba giriş kısmında bu bakış açılarının sürekli değişmesini ilginç bulsamda , kitabın sonuna doğru artık sabit durmasını , sadece çifte odaklanmasını, tek bir gözle hikayeyi bitirmesini istedim.
Bir yerden sonra anlam karmaşası , olay örgüsünü yakalayamama durumuna düştüm.



Yazar bence bütün romantik hikayelerin ana konularından olan "karşı cinse açılamama olayı" nı okuyucuya daha ilginç bir yönden lanse etmek isteyip , kitabı benzerlerinden başka bir yöne taşımak iştemiş ancak bu olay beni sıkmaktan başka bir işe yaramadı maalesef.

Kısacık , basit , eğlenceli bir kitabı herkesin gözünden okuyunca uzadı , uzadı ve uzadı. Bir yerden sonra "nolursunuz , ana karakterler konuşsunlar artık" demeye başlamış  olabilirim.

Victor unkini çok beğendim en Sanırım , bunların dışında farklı düşünce tarzlarından. Tamamıyla anlatıcı o olsaydı acayip hoşuma giderdi kitap . Onun bölümlerini okurken kahkahalara boğulmadım değil.

Normalde tatlı bulacağım , seveceğim bir hikayeyi sanırım bu bakış açısı karmaşası yüzünden sevemedim , keyif alamadım okurken .


PUANIM ; 3\5

7 Aralık 2016 Çarşamba

YABANCI - KİTAP YORUMU ( OUTLANDER #1 )




ARKA KAPAK

Sene 1945.

Eski bir savaş hemşiresi olan Claire Randall, evine dönmüştür. Tekrar bir araya geldiği eşiyle ikinci bir balayına çıkar. Salisbury Düzlüğü’nde bulunan tarihi taş çemberini ziyaret ederler. Bu taşlardan birine dokunan Claire birden kendini, savaş yüzünden yıkılmış ve gruplaşmış sınır baskınlarına maruz kalan İskoçya’da bir yabancı olarak bulur. Sene 1743’tür.
Anlayamadığı güçler tarafından zaman içinde geçmişe savrulan Claire, hayatı için tehdit oluşturabilecek mülk sahipleri ve casusların arasına düşmüştür. Cesur bir İskoç savaşçısı olan James Fraser, Claire’e öyle sınırsız bir aşk sunar ki, genç kadın sadakat ve tutku gibi iki zıt duygunun arasında sıkışıp kalır. Farklı zamanlarda yaşayan ve hiç ortak özellikleri olmayan bu iki adam arasında bir seçim yapması gerekmektedir.







'Kanın benim kanım, 
Kemiğin benim kemiğim
Bir olabilmemiz için vücudumu 
Ölene kadar da ruhumu sana sunuyorum...'

Hafifçe omuz silkti. 'Aslında diğer yeminlerle aynı, bu belki biraz daha ilkel...'

Sarılı bileğime baktım. 'Evet, bu konuda hemfikirim.'





'Evet, Sassenach,' dedi sesinde hafif bir keder vardı. 'Senin efendinim... Sen benimsin. Kendi ruhumu kaybetmeden seninkine sahip olmam imkansızdı.'







YORUM

Herkese Merhabalar!

Hayatınızda okuyabileceğiniz en duygusal , en tarihi , en fantastik , en aşk dolu , en tatlı , en entrikalı ve en acımasız yani kısaca içinde her türlü en'i barındıran kült serinin aynı adla çıkmış ilk kitabı Yabancı yorumuyla bugün sizlerleyim.

Asıl yoruma geçmeden önce kitabın bende bıraktığı duygusal yoğunluk ve yerine başka bir şey  konulamayacak şekilde derin bir izler bıraktığını söylemeliyim.

Kitabımız her ne kadar "olaylar" etrafında çevrelenmiş tarihi roman özelliği taşısada , duygu yoğunluğu, verdiği,vereceği o anlamsız hisler silsilesi açısından tam anlamıyla romantik ve dram kitabı.
Tarihi yoğunluk, ikili ilişkilerin anlamsız çekiciliği, hikayeye renk katarak zaman yolculuğu temasıyla Yabancı tam anlamıyla efsane kitaplardan biri oldu benim için.

Kitabı edinip , okunacaklar listemin en sonunda bir yerlere koyduğumda tek isteğim kitaba , seriye başlamak için deli cesaretiydi.
Ve bu deli cesareti ise 2016 yılının son ayında okuyacağım ilk kitap olarak Yabancı 'yı seçmemle ortaya çıktı
Seriye başlama korkum , serinin kitaplarının tuğladan hallice kalınlıkta olması ve çevreden duyduğum asılsız bilgiler ile "sıkılacaksın ! " kelimesini sıklıkla duymam ile başladı.

Ve şimdi sizlere bu yorumda anlatmak istediğim iki ana şey var ;
1) Tuğlalardan korkmamanız aksine sevmeniz gerektiği ve
2) Asla ordan burdan duyduğunuz sözlere inanmamanız gerektiğini vurgulamak 

Öncelikle Yabancı kurgusu itibariyle sürekli olay akışı içerisinde. Tarihi bir boyutu olduğu için de bu olay akışı hiçbir şekilde hız kesmeyip , o dönemin entrikaları, savaşları ve insanları nedeniyle daha renkli daha heyecanlı bir hale geliyor. Bu olaylarda kitabın başından sonuna kadar akıcılığı , sürükleyiciliğe sahip olmasının sağlıyor haliyle.
Kitabımızın,bir serinin başlangıç kitabı olmasına rağmen bir yavaşlığı, o klişeleşmiş ilk kitap da olan karakter tanıtımı, ortam tanıtımı amacı taşımıyor.

Direk kurgunun içine aniden dalıveriyorsunuz. Ana karakterimiz Claire ile o sihirli taşlara dokunmuş ve birden kendimizi onunla birlikte geçmişte bulmuşsunuz gibi.

Ve bu tarihi kurgu da bir nevi olayın içine çekilmenin için ana etkenlerden biri bence . Çünkü "gerçeklik" okuduğumuz anda bizi içine çekiyor , Claire'ın anlatımı  derin bilgisi ile bu olay taçlanıyor okuyucunun nezdinde .
Çünkü bu kurgu bir nevi gerçek..
.
Objektiflik konusunu hiçbir anlamda tartışamayız , kurgunun gidiş yönü tamamen farklı ama okuyucuya aktardığı gerçek olaylar silsilesi kitaba farklı bir gözle bakmamızıda sağlamıyor değil .

Yabancı bana göre "tezat" kavramınıen açık bir şekilde içinde bulunduran en nadide eserlerden birisi.

Konu çeşitliliği, birbirlerine zıt duyguların hepsini bir şekilde biz okuyoruz Yabancı'da.



"Sassenach"
"Evet."
"Sana anlattığım içimdeki kaleyi hatırlıyor  musun ? "
"Hatırlıyorum. "
Gözlerini açmadan gülümsedi. Bu arada elini bana uzatmıştı.
" Onu yeniden inşa etmeye başladım. Yağmurdan korunacak derme çatma çatısı bile var. "

Kitabın bir diğer harika yönü olgun , aklı başında karakterlere sahip olması.

Claire , kitaba en başından beri renk katan , olgunluğu ve zekası ile yön veren ,son derece hoşuma giden kendine bir takım tavırlarıyla hayran bıraktıran bir karakter.
Başına gelen talihsiz olaylarlardan sonra cesaretinin hiç kırılmadığına , ailesine , aşkına sahip çıkan bana göre oldukça fedakar bir karakter.

Aşkına da son derece saygı duyduğumu belirtmeliyim.

Bir diğer ana karakterimiz , gönüllerin efendisi , kalbimizin fatihi Jamie Fraser dan bahsetmeden geçersen sanki okuduğum kitaba ihanet olacakmış gibi geliyor .
Onun o güzel kalbi , düşünceleri , hayran olunası cesareti ve yaptığı o büyük fedakarlıklar, şuana kadar okuduğum tüm romanların erkek karakterlerini gözümde sildi sadece kendini bıraktı o derece 

Karakterlerin aralarında var olan yaş farkına rağmen birbirlerini son derece iyi tamamladıklarını düşünüyorum ben .
Jamie 'nin Claire başa çıkma sahneleri kitapta gerçekten sevilesi yerlerden biri oldu benim için.
İkisinde de var olan zeka ve olgunluk , düşünce tarzlarının aynı olmasına , hissettikleri o derin aşk ise kitaba renk katan tutkunun açığa çıkmasına neden olmuş.
İyi ki de olmuş 

Serinin diğer kitaplarında neler olur bilmem , tahminim de yok ama benim için , gerçekten hissedilebilen çiftlerden biri oldular.

Kitap da değineceğim bir diğer nokta ise yazılan her günümüz kitabının yüzde ellisinde mutlaka bulunan mükelleştirilmiş karakterler içermemesi.

Okuduğumuz hiçbir karakter mükemmel değil , karakterlerin kusurlarını yazar örtmemiş , apaçık bir şekilde göstermiş. İşte bu da bir yönden kurguyu başta da dediğim gibi inanılır ve gerçek kılıyor.
Son sayfalarda ki o ağır olayı ben gerçekten beklemiyordum. Tamam tahminim vardı ancak bu kadar ağır sonuçlar getirip, bir de karakterin psikolojik olarak çökmesini , okuyucunun üstüne ağır bir hüzün dalgası itip , bununla başa çıkmasını sağlamak bence cesaret işi.Ki öyle yenilir yutulur , hazmedilir bir olay değil , gözyaşlarını sel olduğunu , yüreğimin dağlandığını belirtmeliyim.

Eh böyle bir acı , böyle bir sınav bu kitap için gerekli miydi diye soracak olursanız ; takındığım tavır , istediğim şey her ne kadar gereksiz bir olay olduğu konusunu bana hatırlatsa da , kurgunun gidişatı yönünden gerekliydi.
Bir sınavdı , sonuçları oldu ve başa çıkıldı.En azından kitabın görünen kısmında başa çıkıldı ben hala olayı hazmetme aşamasındayım .

Sonuç olarak fazla uzatmadan enlerin , zıtlıkların , benzersiz kurgunun en nadide örneği Yabancı'yı sizlere önermeden geçemeyeceğim.

Bana her anlamda ikilemleri yaşayıp bir sayfasında kahkahalara boğularak ,diğer sayfasında salya sümük ağlatabilen ender kitaplardan birisiydi.

En önemlisi gerçek dışı bir hikayeyi son derece gerçek olaylar silsilesi ile birleştirip kocaman , devasa bir seri yazmak her yazarın harcı değil.


Sayfa kalınlığına, kitap fazlalığına aldırmayıp , benim gibi deli cesareti ile başlamayı düşünenlere hemmen başlamaları gerektiğini öneriyorum .




30 Kasım 2016 Çarşamba

KAZANANIN LANETİ - KİTAP YORUMU ( THE WİNNER'S TRİLOGY #1 )



ARKA KAPAK 

İSTEDİĞİN ŞEYİ KAZANMAK, SEVDİĞİN HER ŞEYE MAL OLABİLİR.
 
On yedi yaşındaki Kestrel, bir generalin kızı olarak savurgan ve ayrıcalıklı hayatının tadını çıkarmaktadır. Arin’in ise sırtındaki giysilerinden başka bir şeyi yoktur. 
Kestrel, Arin’i kendisine bağlayan fevri bir karar alır ve bununla savaşmaya çalışsalar da birbirlerine âşık olmaktan kendilerini alıkoyamazlar. Ancak genç âşıkların dünyasında, isyan, düellolar, ahlaksız söylentiler, kirli sırlar ve her şeyin tehlikede olduğu oyunlar hüküm sürmektedir. Birlikte olabilmek için halklarına; ülkelerine sadık kalmak için ise birbirlerine ihanet etmelidirler.
 
Kazananın Laneti gençlik fantazya türünde nefes kesici, şiirsel bir zafer. Rutkoski muazzam bir güçle, korkusuz bir güzellik destanı yaratmış. Bu kitap kaçırılmamalı.”
ANN AGUIRRE, New York Times ve USA Today çoksatan yazarı
 
“Zengin betimlemeler, nefis bir kurgu ve sağlam hikâyecilik, bu fantazyaya olağandışı bir zekâ ve derinlik katıyor… İncelikli ayrıntılar ve zarif anlatım, hikâye evrenini taze ve canlı kılıyor. Politika, entrika, hatta şiddetle dolu, karmaşık ve merak uyandıran olay örgüsünde her karakter yetenek, kusur ve isteklerin girift bir karışımıyla şekilleniyor... Nefes kesici, trajik ve gerçek.”
Kirkus Reviews 
 
Kazananın Laneti'ndeki her satır özenle yazılmış, öykü ustaca kurgulanmış. Karakterlerin ikilemlerine hayran kaldım ve yüreğim sızladı. Bu kitap ender ve özel bir okuma deneyimi sunuyor; hikâyede bir an sonra ne olacağını hiçbir şekilde tahmin edemedim ve buna bayıldım. Daha fazlasını istiyorum.”
Kristin Cashore, New York Times çoksatanı Yedi Krallık Üçlemesi’nin yazarı







Kestrel onun nasıl oturduğunu , öne eğildi gibi hayal etti. At arabasının fenerinin ışıltısında nasıl göründüğünü.

"Hayatta kalmak yanlış bir şey değil . Kendini koruduğun sürece onurunu küçük şekillerde satabilirsin. Bir bardak şarabı gerektiği gibi koyabilirsin ve bir adamın içişini izleyip intikamını planlayabilirsin . "  Bu sözle birlikte başı hafifçe eğilmişti. 


"Büyük ihtimalle uykunda bile komplo kuruyorsundur. "


Bir gülümseyiş kadar uzun bir sessizlik oldu. 


"İstediğin gibi komplo kur , Kestrel. Hayatta kal. Ben yaşamasaydım , annemi kimse hatırlamazdı , benim hatırladığım gibi değil .



YORUM ;

Selamlar . Şu zamana kadar okuduğunuz tüm karakterleri kibirli bir el sallamaya yok edip üstüne bir de o harika , hayran kalınması zekasıyla sizi şaşkına çeviren karakterlerle bezeli  alabildiğince entrikanın , maceranın , stratejilerin havalarda uçuştuğu , eşsiz serinin ilk kitabı "Kazananın Laneti" yorumuyla sizlerleyim .

İlk başladığım da kitaba dair tahminlerimde yer alan tek şey "zengin kız - fakir oğlan" klişesini okuyacak olduğumdu. Keza bu öne sürdüğüm klişeyi daha ilk bölümün sonunda hissedebiliyordunuz.


Ancak 4 bölüm veya 5 bölüm sonra işler değişip, entrikalar , savaş stratejileri havada uçuşunca kitap hakkında önemli sürdüğüm tüm fikirler yok oldu.


Tahmini olay örgüm Kestrel'in tek bir sözüyle yıkıldı , tarihe karıştı.



Sanırım her yorumumda sürekli tekrar ediyorum "Bir kitabın karakterlerini , ruhlarını hissedemezsiniz , bu kitap herkes için ne kadar güzel olursa olsun , benim için bir hiç oluyor. " 


Heh !  İşte Kazananın Laneti bu olayın nirvanasını yegane kitaplardan biriydi. Karakterler arasında ki ilişki  en başından beri o kadar belli o kadar hissedilebilir ki sanki kitabın içinde yaşanılan o anı , okuyucu eliyle tutup , gözleriyle görebiliyor.


Eliniz kalbinizde , gözlerinizi faltaşı gibi açık okuyorsunuz Kazananın Laneti'ni.


Ama iki ana karakterimizin dışında bir dünyada var biliyoruz ki ve olaylar  gelmek üzere .


Bana göre Kazananın Laneti asla salt bir romantik kitap olarak adlandırılamaz .


Kurgusu , karakterleri her ne kadar romantizm alt yapısıyla kurulsada , kitap savaş , staretejiler  ile de olabildiğince destekleniyor.


İki ana karakter de eşsiz bir zekaya sahip . Her şeyin bilincinde  , taviz veremeyecek kadar sahip çıkıyorlar inandığı şeylere . Eh , bu benzersiz zeka ve taviz verememe durumu da kitabın hiçbir olayını okuyucuya tahmin ettiremeyip , özgün kılıyor kitabı .



Kazananın Laneti 'n de şüphesiz en sevdiğim karakter ( ki kendisi zaten kitabımızın ana karakteri) Kestrel oldu. Bir kadının gururu her ne olursa olsun bir kez kırılırsa , bunun düzeltilmesi bence imkansız , kadının kendini toparlaması uzun sürüyor.  

Kitabın bir noktasında Kestrel için , onun gibi güçlü bir kız için , o kadar gurur kırıcı bir olay yaşanıyor ki okuyucunun bile bu duruma kalbi kırılıyor, ruhu yaralanıyor.

Kestrel'in bu olayla başa çıkma biçimi benim kitap da şüphesiz en sevdigim yer oldu . O keskin zekasıyla yapılabilecek en makul davranışı yaptı ve bunun getirilerini başı dik bir biçimde kabullendi. Yemin ederim hayran kaldım.😍


Benim için"hazin" olarak adlandırılan o sona kadar gerçekten kitabı kalbimde hisler yumağı ile okudum.


Karakterler için kalbim düğüm düğüm, dibine kadar kırıkken , yaşanılacak olaylar için gözlerim fal taşı gibi açık , nefessizdim.


Gerçekten benim için acayip sarsıcı kitaplardan biri oldu Kazananın Laneti.


Keskin bir zeka ile oluşturulmuş karakterler , ince ince düşünülmüş savaş stratejileri, benzersiz bir kurgu okuyucuya kalp krizi geçirtecek ürünler toplamı bence .


Harkia bir kitap , hayran olunası karakterler , tapılası bir zeka örneği.


Mutlaka Okuyun!


Puanım : 5/5



4 Kasım 2016 Cuma

GENÇ ELİTLER - KİTAP YORUMU ( THE YOUNG ELİTES #1 )




ARKA KAPAK 

Adelina Amouteru, ölümcül bir hastalıktan kurtulmuştur. On yıl önce ülkesini kasıp kavuran kanlı humma vücudunda tuhaf izler bırakmıştır. Fakat hastalığı atlatanların bazılarında, başka şeyler de kaldığı rivayet edilmektedir… Gizemli ve sıradışı yeteneklere kavuştuklarına inanılan bu insanların kimlikleri gizlidir ancak onlara Genç Elitler denmeye başlamıştır.

Teren Santoro, Kral için çalışmaktadır. Engizisyon Mihveri’nin lideri olarak görevi, tehlikeli olduğuna inandığı Genç Elitler’i bulmak ve onlar ülkeyi yok etmeden onları yok etmektir ama aslında Teren hepsininkinden büyük bir sır saklamaktadır.


Enzo Valenciano, Hançer Cemiyeti üyesidir. Bu gizli Genç Elit grubu, kendilerinden olanları Engizisyon Mihveri’nden önce bulmaya çalışmaktadır ama Adelina’yı bulduklarında onun şimdiye dek görmedikleri güçlere sahip olduğunu keşfedeceklerdir.


Birbirinden apayrı savaşlar sürdüren bu üçlünün yolları hiç beklenmedik şekilde kesişecektir. Ancak hepsinin emin olduğu tek şey vardır: Karanlık bir intikam ve yok etme arzusuyla yanıp tutuşan Adelina’nın güçlerine bu dünyada yer yoktur.
 


Bu kitabı eline alanlar büyülenmeye hazır olsun… Tabii bir de serinin devamına.”
Booklist

 

“Lu, karakterlerinin müthiş hatalar yapmasına izin vererek çıtayı gerçekten yükseltiyor… Tekrar tekrar ziyaret etmek isteyeceğiniz bir dünya.” 
New York Times Book Review 





YORUM


Merhabalar ! Yoğun vize haftama girmeme ramak kala ,muhteşem kurgusu , muhteşem karakterleri ve muhteşem dili ile beni kendine hayran bırakıp , gece uyutmayıp, gündüz ders çalışmak yerine kendisine ait fan artlara hayrana hayran baktırp bir de üstüne iç çektiren , 2. kitabını hatta 3. kitabını heyecanla , merakla eh azıcık da (!) aşkla beklediğim Genç Elitler serisinin ilk kitabı olup yine aynı adla çıkan GENÇ ELİTLER yorumuyla sizlerleyim .


Biraz uzun , şaşalı , hayranlık dolu bir giriş paragrafı olduğunun farkındayım. Tek bir paragrafta kitaba olan büyük tutkumu , heyecanımı , anlattığımın da farkındayım ancak sessiz kalamıyorum maalesef . Yere göğe haykırıp bu seneki favori kitabımın Genç Elitler olduğunu duyurasım var .

Ve ilk siz sevgili takipçilerimden başlayacağım 


Arkanıza yaslanın , elinize kahvenizi alın ve HUNHARCA OKUYAN KIZ'IN aşkla dolu yorum serüvenine katılın :)


Genç Elitler , Marie Lu'nun ülkemiz de çıkan 2.serisi.  İlk serisi , herkesin hayran kalarak okuyup benim şans dahi vermediğim Efsane Serisi. Şans vermedim diyorum çünkü Efsane'yi yarıya kadar okuyup bıraktım. Beğenmedim. Kitabı hissedemedim.



Ancak Genç Elitler beni mahvetti , parçalara ayırdı arkadaşlar.Bu hissi Kızıl Yükseliş 'i okurken yaşamıştım en son . Kitap bittiğinde içimde inanılmaz bir boşluk,  bol bol  da gözyaşı bıraktı.


Kitabımız on yıl kadar önce ülkesine ölümcül , bulaşıcı bir virüs yayılan ve bundan nasibini alıp üstelikte kendisine "iz" bırakan , Adelina Amouteru'nun vahim bir olay sonucunda ülkesinin Engizisyon Mahkemesince ölüme mahkum edilip , kendisine "Genç Elitler " diye isimlendiren bir grup hastalık sonucu "iz" taşıyan gençlerce kaçırılması ile başlıyor .Bu gizli Genç Elitler diye adlandırılan grubun ise tek amacı kendileri gibi olanlara saygı gösterilmesini sağlamak , krallığı ele geçirmektir.



 Konumuzu okuduğunuz üzere Genç Elitler , tarihi - fantastik azıcık da ucundan distopik öğeler taşıyan bir tür de . Kitabın arka kapağını , tanıtımını okurken "Vay ! Konu güzel , umarım klişeye kaçmaz .  diye bir cümle kurmuştum alırken . Ki büyük bir onyargı ile de öyle olacağından emindim. Ancak yine yine ancak bu kitap ne konu , ne karakter ne de dil açısından "klişe" diye adlandıracağımız bir kitap değil.  

Orijinal ve bu orijinallik kitabın her sayfasında her cümlesinde hissediliyor.

İlk bölümü okuduktan , karakteri benimsedikten sonra kitap akıp gidiyor elinizde.  Her sayfasında yeni bir şey öğrenip , her bölümün sonunda başka tat da bir heyecan yaşıyorsunuz.

Bir yandan kitabın bitip sizi o büyük heyecandan , kalp çarpıntısından kurtarmasını dileyip , bir yandan da sadistçe bir zevkle kitabı kapatıp o bölüm sonu heyecanının sonsuza kadar içinizde kalmasını istiyorsunuz .
Öyle muhteşem bir kurgu ki aynı anda bütün hisleri yaşayıp , kontrolünüzü kaybedersiniz . Her bölüm de hop oturup hop kalktim yemin ederim 

Ana karakterimiz Adelina , bir fantastik karakterler  klişesi  olan "ya siyahsındır , ya da beyazsındır " olayını elinin tersiyle iten bir karakter.Sanırım kitaba o kadar hayranlık duymama sebep olan konulardan biri de bu.

Adelina , siyahı ve beyazı bütün her şeyi ile icinde barındırmaya çalışan bir karakter. Ne kötü ne de iyi.  O ince çizgide . Yeri geldiğinde bir "siyah" olup korkusuzca , en kötü şekilde her şeye karşı çıkarken yeri geldiğinde ise susup sakince bir şeyleri kabullenebiliyor .

Hem güçlü hem güçsüz .

Hem cesur hem korkak 

Hem iyi hem de kötü .

Kurgunun öngörülemezliği de bu yüzden işte . Karakterin azıcık çalkantılı , dengeyi bulmaya çalışan ruh hali.

Adelina'nın dışında tabiki diğer Elitlerimizi de okuyoruz kitaba. Çünkü Adelina 'nın amacı gruba katılıp güçlerini öğrenmek , içindeki bitmek bilmeyen öfkesini kontrol etmek . Ve tabi ki onlara amaçların da yardım etmek. Ana erkek karakterimiz Enzo ile arasında yeşeren ilişkiyi , Adelina'nın kardeşi ile hikayesi bir şekilde birleşip  bir olay olarak çıkıyor karşımıza.

Saf aksiyon , kavga , içermiyor kitabımız . Her sayfasında hem heyecanı , hem koskocaman hüznü ve aynı anda karakterler arasında ki o elle tutulur, gözle görülür tutkuyu hissedebiliyorsunuz .

Yorumun başında da dediğim gibi ben Kızıl Yükseliş hariç hiçbir kitapdan bu kadar etkilendiğimi hatırlamıyorum.
O muhteşem sonu ile de bende bıraktığı o adverilemez etki arşa çıktı yemin ederim.Parça pincik yarım İngilizcem ile 2. Kitabının ön okumasını çözmeye çalıştım o heyecanla 

Beklentisiz başladığımdan mıdır , yoksa en duygusal dönemimde okuduğumdan mıdır bilmiyorum. Belki siz diger okuyucular benim kadar etkilenmeyeceksiniz Genç Elitler i okurken . Lakin önermeden , mutlaka okuyun demeden de geçemeyeceğim.

Özellikle fantastik sevip , sizi şaşırtacak surpiz sonlu kitaplar okumayı seviyorsanız Genç Elitler kaçmaz bir fırsat sizler için :')

Puanım ; 5/5

2 Ekim 2016 Pazar

ASLA AYRILMAYACAĞIZ - KİTAP YORUMU




ARKA KAPAK

Bazı sözler bozulmaya mahkûmdur
Yangın, İntikam...

On yedi yaşındaki Alice Monroe'nun tüm düşünceleri bunlardan ibaret. Ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yatırılan Alice, erkek arkadaşı Jason'ın ölümüne neden olan yangının kâbusuyla boğuşmaktadır. İkiz kardeşi Celia'nın çıkardığı yangın. Ancak aynı hastanede tedavi gören gizemli, karizmatik Chase kız kardeşinden intikam alabilmesi için ona yardım etmeyi kabul ettiğinde, Alice yaşadığı her şeyi yeniden gözden geçirmeye karar verir. Acılarla dolu geçmişini bir günlüğe yazmaya başladığındaysa saklı gerçekler artık sır olmaktan çıkar. Peki ya güvendiği tek kişi önemli bir gerçeği ondan gizliyorsa...

"Gerçekçi karakterleriyle ürpertici bir hikâye… Bu kitap, gerilimi uçlarda yaşamak isteyen her okuyucuyu kendisine çekecek." 
-Kirkus Reviews-

"Emiko Jean'in çıkış kitabı Asla Ayrılmayacağız sonuna kadar nefesimi tutarak okumama sebep olan, zekice kurgulanmış bir psikolojik gerilim romanı. Emiko, daha fazla yaz lütfen!" 
-Kimberly Derting-

"Elinizden düşüremeyeceğiniz bu çarpıcı roman sizi içine çekip başınızı döndürecek. Bu kitap yaralı insanların, onların çektikleri acıların ve sebep oldukları yıkımların hikâyesi." 
-Kendare Blake-

"Psikolojik bir geziye çıktım sanki… Yazar bu ürkütücü gerilim romanıyla türünün bir tık ötesine geçmiş. Çok başarılı bir ilk kitap."
-Adele Griffin-

"Tüyler ürpertici ve sürükleyici konusuyla Asla Ayrılmayacağız beni yerime çivileyen, şaşırtıcı ve nefes kesici bir çıkış kitabı. Emiko Jean'in sıradaki eserini okumak için sabırsızlanıyorum!" 
-Megan Miranda-

"Sizi gerecek, huzurunuzu kaçıracak ve dengenizi iyice sarsacak bir roman." 
-Kat Rosenfield-
(Tanıtım Bülteninden)



YORUM

Merhabalar💃 Ekim ayının ilk kitabı olan Asla Ayrılmayacağız , dakikalar önce bitti.


Ben de bıraktığı hisler silsilesinde ise en belirgin olanı ağır bir kalp kırıldığı...
Hani bazı kitaplar vardır.İsminden , kapak tasarımına kadar okuyucuya ne vereceğini , ne hissettireceğini belli eder . İşte Asla Ayrılmayacağız da bu tür kitaplardan.

Başından beri beni üzeceğini , büyük bir etki bırakacağını biliyordum... Ancak bir yanım bu etkiyi göz ardı edip beni sürekli okumaya itti bir yanım ise kitabı kenara koyup bakışmak...

Tabi ki bakışmadım. Bütün sadistliğimle alıp kitabı okudum..


Asla Ayrılmayacağız, Psikolojik Gerilim/ Dram (?) Türün de bir kitap .
Kitap boyunca cinayetle suçlanan Alice'in hikâyesini okuyoruz.Alice Vahşi Ada adını  verdikleri Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesin de kalıyor. Sebebi ise erkek arkadaşı Jason'u öldürmekle suçlanması . Ancak Jason'u Alice 'ın kız kardeşi Celie öldürdü.Bunu sadece o biliyor ve intikamını almak zorunda .


Asla Ayrılmayacağız, dört dörtlük tamamen harika bir kitap değil türlerine nazaran. Çekici kısmı da bu bence. Başından beri tahmin edilebilir oluşu. Sona kadar kalbimizi kıracağını , bizi üzeceğini biliyoruz.O nedenler silsilesini öğrendikçe , ip uçlarını yakaladıkça hüzne boğuluyoruz .

Okurken heyecana boğulduğum, sayfalarını hızlı hızlı geçip sonuna kadar takılmadan okuduğum kitaplardan Asla Ayrılmayacağız.

Özellikle bu tür "Psikolojik - Gerilim " türün de kitapları sevenlere öneririm.

Hafif , tadımlık ancak dibine kadar ağlamalık.

Puanım : 4/5

8 Eylül 2016 Perşembe

İSYANKAR - KİTAP YORUMU ( İSYANKAR #1 )



ARKA KAPAK 

O, KARDEŞİ İÇİN HAYATINI TEHLİKEYE ATACAK KADAR CESURDU.
O, HAPSOLDUĞU KAFESİN PARMAKLIKLARINI YIKMAYA ÇALIŞAN BİR KUŞTU.
O, SADECE ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN SAVAŞAN BİR KÖLEYDİ.
VE SONRA O KÖLEDEN BİR KRAL OLDU. 
Edith Rosa Lofts, o gün gözlerini açtığında her zaman olduğu gibi bir Köle’ydi ve o sıradan günlerden birinin onu beklediğini düşünüyordu. Onun günlük rutini belliydi: Kalkacak, Elitler’e hizmet edecek, eve dönecek, uyuyacak ve yeniden kalkıp bu kısır döngü içerisinde yuvarlanacaktı.
 
Peki, sıradan maskelerin ardına sığınmış o günde, Edith’in hayatının büsbütün değişeceğini kim tahmin edebilirdi ki? Cevabın, Edith olmadığı kuşkusuzdu.
 
Başına yediği bir mermi ile zihni tepetaklak olan Edith’in, kendini ölü zannederken canlı bulması; boyun eğdiği düzeni paramparça edecek ilk adımdı. İkinci adımsa, gözlerini açtığı yerin ona bugüne dek ne denli kör ve sağır, gerçeklerden uzak yaşadığını gösteren bir nevi ayna olduğuydu. Üçüncüyse…
Edith’in içindeki isyankar ruhun gözlerini açışıydı.
 
Azılı düşmanlarla, adaletsizlikle, kalbindeki karşılıksız aşkla ve kendi değerleriyle çatışan bir kızın hikâyesi olan İsyankar’ı bir solukta okuyacaksınız.





YORUM


Merhabalar! Ephesus Yayınları'ndan çıkan , distopya üçlemesinin ilk kitabı olan İsyankar'ın yorumuyla sizlerleyim🙏


Kitap daha çıkmadan , hatta yazarı ile imzalar yeni atılmışken ; distopya üçlemesi diye bahsedilen İsyankar ı merak içinde bekliyordum .Biliyorsunuz , distopya ve fantastik üzerine yazılmış kitaplar ülkemiz yazarları tarafınca nadir ele alınıyor.
Özellikle "Distopya" türün de kitaplar , büyük bir bilgi birikimi , tecrübe isteyen tür de kitaplar . İsyankar , yazarın genç yaşına ve dahası ilk kitabı olmasına rağmen, çok güçlü bir sisteme , orijinal diyemesek de türdaşlarından bir tık özgün bir kurguya sahip.

Kitabımız dört kasta bölünmüş halkın en düşük kastında yaşayan Edith Rosa Lofts'un kardeşini kurtarmak için küçük bir isyan girişiminde bulunmasıyla başlıyor.Bu küçük girişim , kafasından vurulup , yaşadığı kentten çok uzak da kalan hapishaneye gönderilmesi son buluyor maalesef . İsyankârlar arasın da , yeni bir düzen kurmak amacıyla toplantılar yapıldığını gören isyanın yüzü Edith Rosa Lofts'un acımasız düzeni yıkmak için planlar kurup , savaş hazırlıklarına başlamasıyla kitabımız devam ediyor.

İsyankâr ; distopik bir kitap olması nedeniyle oldukça acımasız bir kitap.Kast sisteminin o acımasız düzeni , sizi okurken titretip , bir yerden sonra size bu kadar da sadistlik olmaz be 😂 dedirtiyor.
Sistemdeki var olan acımasızlığa örnek verecek olursak ; toplumun en düşük, en acımasız bölümünde yaşayan Kölelerin doktora gitmesi yasak.Hasfa olurlarsa , yaralanırlarsa kendileri iyileşmek zorunda . Hiçbir yardım , hiçbir merhamet göstergesi yok. 
En yüksek bölüm de yaşayan Elitler ise her türlü üst düzey teknolojiye , yiyeceğe, barınağa sahip.Ama bunları Köleler yapmak zorunda . Elitler , adları gibi elit yaşama sahip. Köleler ise hizmetkarları.


İlk başta sistemi çözmeye çalışırken, sizlere daha önce de söylediğim gibi olağan kast sistemini Platon'un Devlet'ın de ki Ütopik kast sistemine benzettim. Rahipler , Askerler , benzerdi. Ancak İsyankar da ki acımasızlık, devlet büyüklerinin umursamazlığı yönüyle zerre alakası olmadığını gördüm. 

Kitap ilk 50 sayfadan sonra alışılmışın dışında bir tempoyla başlıyor , distopik kitapların klişeleşmiş ilk 100 sayfa durağanlığına sahip değil.

Var olan sistemi yazar oldukça açık bir şekilde okuyucuya yansıttığı için, aklımız da ne soru işareti ne de başka bir şey kalıyor. Öylece dalıveriyoruz kurguya .

Ana karakterimize gelecek olursak , Edith Rosa Lofts  ,son sayfadaki davranışları ile beni kendinden açıkça nefret ettirdi.
Özellikle ana karakter olması nedeniyle seveceğime inandığım , ancak kitap boyunca hiçbir davranışını onaylamadığım , eh söylediğim gibi o son sayfalarda ki yaptığı delilik , neticesinde benden tam puan alamadı.

Bir kitabı okuyucuya sevdiren , genellikle karakterleridir biliyoruz ki. Ancak İsyankâr, benim için kurulan sistem , zafere giden yol , yazarın genç yaşın da satırlara döşediği o acımasızlık bakımından etkiledi.

İlk kitap , ilk heyecan olmasına rağmen, ülkemizde işleniş bakımından pek tutulmayan bir türü , ince şekillendirip okuyucuya sunması gerçekten cesaret gerektiren , tebrik edilesi bir durum.

Karakterlerinin gelişimini , devam kitabın da daha iyi işleyip, olgun olan bir kitaba yakışan , daha olgun karakterler ile gelirse z gerçekten ama gerçekten iyi bir üçleme olacak. Buna gerçekten inancım tam.

Puanım ; 3/5

 

Hunharca Okuyan Kız Template by Ipietoon Cute Blog Design and Bukit Gambang