21 Şubat 2018 Çarşamba

CAM ŞATO - KİTAP YORUMU (THRONE OF GLASS #1)



ARKA KAPAK

Celaena ömür boyu hapse mahkûm edilmişti. Oysa o, eğitimli bir suikastçıydı, benzerlerinin en iyisiydi ama bir hata yapmış ve yakalanmıştı. Genç yüzbaşı Westfall ona bir teklifle geldi. Celaena, kraliyetin en yetenekli savaşçıları ve suikastçılarıyla katılacağı ölümüne bir yarışmada veliaht Prens Dorian’ı temsil edecek.

Yarışmayı kazanırsa kralı korumaya ve sonrasında özgür bırakılmaya hak kazanacak. Ama önce bir biri ardına ortaya çıkan cinayetlerin katilini bulmalı ve hayal bile edemeyeceği bir geleceğe hazırlanmalı.




YORUM


"Son derece yargılayıcısın."
"Yargılarda bulunmuyorsan akla ne gerek var?"
"Peki ya insanları aklının acımasız yargılarından sakınmayacaksan kalbe ne gerek var?"

Cam Şato, yıllardır okuma listemde olan ancak bir türlü elimin gitmediği kitaplardan biriydi. Baskısı yoktu, serinin kitapları arasında aralıklar aşırı uzundu ve baskılar gerçekten rahatsız ediciydi. Dex'in bu sene okurları şaşırtan bir şekilde aramıza dönmesi ile yeni baskıları kaçırmadım ve sonunda kitabı ellerime alabildim.

Açıkça söylüyorum Sarah J. Mass benim ön yargılı olduğum yazarlardan bir tanesi. Cam Şato'yu okuduğum hâlde içimde hâlâ bir yerlerden beni dürtükleyen populerizmden galip çıkmış yazarlardan bir tanesi olduğu hissi bir türlü geçmiyor. Çünkü Cam Şato iyi bir kurgu diyebileceğim özellikleri kendinde bulundursa da aman aman bir kitap değildi bana göre.

Tarihi Fantazya türünü seviyorum.Bu türde ne okusam "olley işte benim kurgum" diyebileceğim birçok güzel nokta mevcut. Cam Şato da türü açısından gerçekten iyi yansıtılan kitaplardan biri.

Mahkûm bir suikastçı, bir prens ve bir yüzbaşı şu an için ana karakterleri kitabımızın. Hükümdarlıkta düzenlenen bir yarışma için prensin yaveri olan Celeana, kralın "yaverliği" görevini kazanıp sonunda özgür kalabilmek için çeşitli sınavlardan geçiyor. Bunun yanı sıra da sarayda dönen gizemli olayların peşine düşen karakterimiz Celeana hayatta kalmak ve özgürlüğünü eline alabilmek için birçok olayla karşı karşıya kalıyor.

Cam Şato, ana karakterleri kısıtlı olsa da içinde birçok karakter bulunduran bir kitap. Her yerden çıkabilme özelliğine sahipler ve kitabın sonuna kadar hiçbirinin işlevini çözemiyor okuyucu. Bunun içindir ki yazarın sürprizlerini bomba gibi sona koymasını ve bunu okuru karakterler yoluyla yürekten götürecek kıvama getirmesini sevdiğimi söyleyebilirim. Oldukça yavaş, yer yer hareketsiz ilerlese de akıcılığından, yazarın esprili dili aralara yer yer serpiştirilen gizemler ile kaybetmediğini görüyoruz. Hiçbir karakterin rolü harcanmıyor ve aklımızda serinin diğer kitaplarına saklanmış gizem olsa da kitabın sonunda meraktan çatlatacak hiçbir soru işareti barındırmıyor.

Ama tüm bunların dışında ana karakterlerin hem duygusal hem de kurgu açısından aşırı yavan işlendiğini düşünüyorum ben. Sanki yazar kurgunun kusursuzluğuna -ki kusursuz değil- o kadar odaklanmış ki karakterlerinin aşırı yavanlığı gözünden kaçmış gibi geldi.

İleriki kitaplarda ne olur bilmem ama Chaol dışında işlenen karakterlerin çok yüzeysel ve bana göre boş beleş karakterler olarak işlendiğini hissettim. Celeane, çok derin bir karakter bana göre, hisleri, yaşadıkları açısından gerçekten âdeta yaşamın sillesini yemiş. Ama bu derinliği zerre hissetmedim. Umarım diğer kitaplarda karakterin gelişimini net bir şekilde okuruz. Çünkü ben Celeana'yı çocukça flörtler ve yaptığının arkasında hiçbir şekilde durmayan bir kız çocuğu olarak değil de kendine güvenen ve hislerinin farkında olan bir kadın olarak okumayı gerçekten çok istiyorum.


Devam kitaplarını elimden geldiğince hızlı okuyacağım çünkü kurgunun nereye gideceği gerçekten merak konusu. Eğer sizler de dur durak bilmeyen, okuru kalpten götürecek kurgular okumayı seviyorsanız sizlere Cam Şato tavsiyemdir.

14 Şubat 2018 Çarşamba

KAPLUMBAĞA KABUĞUNDA DÜNYA - KİTAP YORUMU


ARKA KAPAK

Nadir olan, sizinle aynı dünyayı gören birini bulmaktır.
On altı yaşındaki Aza, kaçak milyarder Russell Pickett’ın peşine düşmeye hiç de niyetli değildi aslında. Düşüncelerini ve dünyasını ele geçiren korkularıyla uğraşmak yeterince zordu zaten. Ancak bulana yüz bin dolar ödül vereceklerdi ve En İyi ve Korkusuz Arkadaşı Daisy paraya göz koymuştu bir kere. Böylece birlikte evlerinin yakın, dünyalarının uzak olduğu Pickett’ın oğlu Davis’in yanına gittiler. 

Aza çabalıyordu. İyi bir evlat, iyi bir arkadaş, iyi bir öğrenci, hatta iyi bir dedektif olmaya çabalarken bir yandan da daraldıkça daralan düşünce sarmalının içinde sıkışıyordu… 

Yeni kitabı uzun zamandır dört gözle beklenen John Green sevgi, direnç ve ömür boyu sürecek arkadaşlıkları konu aldığı bu romanında Aza’nın hikâyesini sarsıcı ve gözü kara bir açıklıkla paylaşıyor. 


“Şeytanlarınızla yaşamayı öğrenmek ve mükemmel olmayan benliğinizi sevmek üzerine bu roman çok yerinde ve çok önemli.”


YORUM

Antik Yunanlıların mavi için kullandıkları bir kelime yokmuş. O renk onlar için yok hükmündeymiş. Onu karşılayan bir kelime olmadığından onu görmemişler.

Sürekli onu düşünüyorum.Onu gördüğümde midem altüst oluyor. Ama bu sevgi mi yoksa kelime karşılığı olmayan bir şey mi? 


Kaplumbağa Kabuğunda Dünya, elinize aldığınız anda bu kitap kesinlikle bu yazarın kitabı diyeceğiniz, klasikleşmiş bir John Green eseri.

John Green, okumayı sevdiğim, özellikle genç kesime hitap eden yazarlardan birisi. Okuyucu yormadan, belki de "her kesime" hitap eden bir sorunu büyüleyici dili, içten kurgusu ile anlatabiliyor. Öyle ki istemeseniz bile kitabında bahsettiği sorunları bir şekilde araştırırken buluyorsunuz kendinizi.

Kaplumbağa Kabuğunda Dünya, ana karakteri Aza'nın bir nevi hayatı bir ucundan yakalamaya çalışma öyküsü. Obsesif Kompulsif Bozukluğu olan Aza, sürekli virüs kapacağı endişesiyle yaşayan ve bunu sonucunda farkında olmasa bile kendine zarar veren bir karakter. Yıllar sonra çocukluk arkadaşının babası birden bire ortadan kaybolunca, en yakın arkadaşı ile dedektifçilik oynayıp bu gizemin peşine düşüyorlar ve kitabımız böylece başlıyor.

Kitabımız, her John Green kitabı gibi olabildiğince durgun, tamamen fikirlere ve düşüncelere odaklı ilerliyor. Ama bu akıcılığından zerre bir şey götürmüyor bunu açıkça söyleyebilirim. Her satırın altını çizip yüzünüzde hüzünlü bir gülümseme ile dalıp gidiyorsunuz kitaba.

Aza, her insanın başına gelebilecek bir sorundan muzdarip. Sorunu çözmeye çalışmıyor, bununla yaşamayı öğrenmeye çalışıyor bir nevi. John Green de aslında bunu aktarmak istiyor kitabında okuyucuya, bir sorununuz olabilir, bu çok normal, bu duruma önlem almak zorunda hissettiğinizde mutlaka yardım alın ama sorunun hayatınıza vurgun yapmasına da izin vermeyin. Yaşayın, "sorun"u hayatınızın problemi yapmaktan çok onunla birlikte yaşamayı öğrenin.

Şu zamana kadar John Green hayranı bir okur olmadım. Ama yazarı sevdiğimi, kaleminin hissettirdiklerinden hoşlandığımı söyleyebilirim. Günümüz gençlik problemlerini bir kurguya döküp her yaştan kesime hitap etmeyi başardığını net olarak görüyorum.

Uçuk bir sonun ya da hayatı yaşamaya engel teşkil edecek bir hikâyenin yazarı değil John Green. Okuyucuya gerçekleri, Kaplumbağa Kabuğunda Dünya'da olduğu gibi açıkça aktarıyor. Kandırmıyor. Hayal kurdurmaktan öte çözüm odaklı bir yazar. Bu yüzden de ana kurgusunun eksiği olsa bile fikirleri, naif kaleminin etkileyiciliği ile her yaştan okuyucuya öneriyorum ben.
 

Hunharca Okuyan Kız Template by Ipietoon Cute Blog Design and Bukit Gambang