13 Kasım 2017 Pazartesi

GAZAP VE ŞAFAK - KİTAP YORUMU ( THE WRATH AND THE DAWN #1)



ARKA KAPAK

#1 New York Times Çok satanı
Indie Next Listesi Seçkisi, 2015
Amazon En İyi Gençlik Romanı, 2015
New York Halk Kütüphanesi En İyi Gençlik Romanı, 2015
Seventeen Magazine En İyi Roman, 2015
YALSA En İyi Gençlik Romanı, 2016

 Her Şafakta Bir Hayat… 

Cani bir katil tarafından yönetilen bir diyarda, her şafak bir başka aileye kalp acısı getirmektedir. On sekiz yaşındaki Horasan Halifesi Halid her gece yeni bir eş almakta ancak sabaha kalmadan gencecik kadınların hayatına son vermektedir. Can dostu, Halid’in kurbanlarından biri olan Şehrazad, intikam almaya yemin eder ve gönüllü olarak Halid’e gelin gider. Sadece hayatta kalmaya değil, halifenin dehşet saçtığı hükümdarlığı yerle bir etmeye de kararlıdır.
Şehrazad zekâsı ve azmi sayesinde her gece Halid’in aklını çelip büyüleyici hikâyeler anlatarak hayatta kalmayı başarsa da bir sorun vardır: Genç kız can dostunu öldüren katile günbegün âşık olmaktadır. Üstelik bu mermer ve taştan sarayda hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlamaya başlamıştır. Şehrazad, zalim çocuk hükümdarın genç kızları neden öldürdüğünü ortaya çıkarmaya ve bu döngüye bir son vermeye karar verir…
 






YORUM

"Bir canavara yakışır bir ceza bu.Bir şeyi bu kadar istemek, onu kollarına almak istemek ama hak etmediğine de bir o kadar emin olmak."


Hani bazen bir kitap okursunuz ve o kitap hakkında söyleyebileceğiniz birçok şey olmasına rağmen kalemi elinize bir türlü alıp hislerinizi içinizden geldiği gibi dökemezsiniz, işte ben bu durumu Gazap ve Şafak'ta dibine kadar yaşadım.


Nedeni çok sevmiş veya sevememiş olmam da değil, bilmiyorum, sadece "güzel işte okuyun" demek veya "sevemedim, önermem" sözcüklerini kullanmak kitap için yeterince uygun değil gibi geldi.

Gazap ve Şafak "retelling" diye bilinen, Türkçe'ye çevrilmişi "uyarlama" olarak geçen bir türün ürünü. Eski bir hikâyenin yeni bir versiyonu. Binbir Gece Masalları'ndan esinlenilerek hazırlanmış yeni bir kurgu.

Kitabımız, cani bir katilin yönettiği bir ülkede, evlendiği kadınları şafak sökmeden öldüren hükümdara eş olarak giden Şehrazad'ın, intikamı uğruna fedakârlıklar yapmasını, zaman geçtikçe hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığına karar verse de bu vahşi döngüye karşı savaşmasını okuyup okuyabileceğiniz en nahif kalem bizlere anlatıyor.

Ben daha önce romantizmin işlendiği hiçbir kitapta karakterleri bu kadar benimsediğimi, sanki onlarmışcasına kitabı hissettiğimi bilmiyorum. Hissetmişsem de hiçbiri üzerimde Gazap ve Şafak kadar büyük bir etki bırakmadı, buna eminim. Bunun asıl sebebi ise Gazap ve Şafak'ın kurgusu veya karakterleri değil. Yazarın tam anlamıyla içtenlikle yansıttığı kaleminin zarifliği. Öyle ki bizlere canavar gibi lanse edilen her bir karakterin, içindeki en nahif duyguyu hissedip buna göre okuyoruz kitabı. İyi kim, kötü kim kitap bitene kadar seçemiyoruz. Gerçi bana göre kitapta kötü karakter denen bir olay yok. Nedenler ve sonucuna göre hareket eden canı yanmış, gönlü temiz insanlar var.



"İstersen vur bana, Şazi. Ne istersen yap ama aynı yarayı deşme; gitme."

Kurgu oldukça kasvetli, deyim yerindeyse karanlık bir havada ilerliyor. Asıl olayın ardından geçen planlar, bu planların gerçekleşme olasılıkları, Şehrazad ve Halid'in günden güne gelişen ilişkileri ve en önemlisi bu ilişkiye sekte vuracak asıl darbe kitabın başından beri okuyucuyu diken üstünde tutuyor. Öyle ki bunları okurken heyecanlansanız da sonucunda olacak olaylara kendinizi zerre hazır hissetmiyorsunuz. Eliniz kalbinizde, yüreğiniz Halid'in nahif duyguları altında ezilerek akıp gidiyor kitap.


Gazap ve Şafak okumak benim için pamuklar tarafından sarılmışım ama o yumuşaklığa elimi attığım anda beni kesen jiletin acısını hissetmek gibi bir şeydi. Kalbimi hem o büyük tutkunun altında hem de karakterlerin nahif duyguları ile sarıp sarmalıyor ama dokunmak yasak çünkü o yumuşacık hissin arkasında can acıtan bir gerçek gizli. Zaten bu paragraftan bile anlamışsınızdır nasıl sevdiğimi.

Sevdiğim şeyleri anlatmakta hep sıkıntı çekiyorum ama umarım sizler benim nasıl sevdiğimi, kitabı nasıl benimsediğimi anlamışsınızdır.

Bolca romantizm, ara ara mistizm ile harmanlanmış Gazap ve Şafak bu türün sevenlerine canı gönülden tavsiyemdir. Okuyun, yazarın kaleminin yumuşaklığına ve yürek burkan kurgusuna sizler de şahit olun lütfen.

Sevgiler 💗

6 Kasım 2017 Pazartesi

BİN PARÇA SEN - KİTAP YORUMU ( FIREBIRD #1)


ARKA KAPAK

Zaman yoktu. Dakikalarım mı vardı, saniyelerim mi yoksa daha da mı azı, bilmiyordum. Omzumda küçük bir çanta vardı. Elimi içine atınca kalem değilse de bir ruj buldum. Titreyen parmaklarla kapağını çıkardım ve ara sokaktaki duvara yapıştırılmış eski postere yazmaya başladım. Bu, iletmem gereken mesaj ve benden geriye bir şey kalmayınca hatırlamam gereken tek amaçtı: 
PAUL MARKOV’U ÖLDÜR. 

MARGUERITE CANE dâhi fizikçi ebeveynleri sayesinde bilimsel teorilerle büyümüştür. Ama hiçbiri, annesinin son icadı olan ve boyutlararası yolculuk yapmaya yarayan Ateşkuşu kadar şaşırtıcı değildir. 
Marguerite’in babası cinayete kurban gittiğinde tüm deliller tek kişiyi göstermektedir: Ebeveynlerinin gözde öğrencisi, sırlarla dolu Paul. Mükemmel cinayeti işlemiş gibi görünen genç adam, polis ona ulaşamadan başka bir boyuta kaçar. Ama Marguerite’i hesaba katmamıştır. Genç kız çeşitli boyutlarda Paul’ün peşine düşer. Babasının cinayetinin arkasında yatan gerçekler yavaş yavaş gün yüzüne çıkarken Marguerite yaşanan ihaneti tekrarlamaya mahkûm olur. 
Genç kız bambaşka yaşamlardan geçerken –Çarlık Rusyası’nda bir grandüşes, fütüristik Londra’da parti meraklısı bir yetim, okyanusun ortasındaki bir istasyonda yaşayan bir mülteci– tehlikeli olduğu kadar karşı konulmaz bir aşka kendini kaptıracaktır. 

 “Macera, bilimkurgu ve romantizmin bu müthiş karışımı geniş kitlelere hitap edecek.” 
-School Library Journal -

“Aksiyon dolu bir ilk kitap… Gray bilimkurgu, tarih ve modern öğeler arasında yol alıyor.” 
-Publishers Weekly -



İlk görüşte aşka inanmadığımı söylerken ciddiydim.Bir insana gerçekten, cidden aşık olmak zaman alırdı.Öte yandan ana inanırdım.Birinin içinde ki gerçeği gördüğünüz, onun da sizin içinizdeki gerçeği yakaladığı o an. O anda, artık sadece ve tamamen kendinize ait olmazdınız.Bir parçanız ona ait olurdu, onun bir parçası da size. Sonrasında ne kadar isterseniz ve ne kadar çabalasınız da o parçayı geri alamazdınız.

YORUM 


Büyük umutlarla başlayıp beni hayal kırıklığına uğratan kitaplarda bugün, diye başlamak istiyorum Bin Parça Sen hakkında düşüncelerimi aktarmaya.

Yayınlanacağını duyduğumdan beri Bin Parça Sen'i, hem arka kapak yazısı hem de kapağının dikkat çekiciliği ile hemen sepete atmış, ön siparişe düştüğü anda da alıvermiştim. Eh, bu kadar hızlı aldığım gibi de listemdeki kitaplara bir süre ara verip hızlıca okumaya başladım. Ve kitap, ciddi söylüyorum, ben ne kadar hızlı elime aldıysam o kadar hızlı başladı. Birdenbire kurgunun içine dalıp kitapta belki de en sevdiğim olaylardan biri olan akıcılığı ile hızlıca okutturdu kendini.


Bin Parça Sen, ebenveynlerinin tüm hayatları boyunca boyutlar arası yolculuk yapmaya yarayan Ateşkuşu'nu icat etmeye çalışmasını izleyerek büyüyen Marguerite'ın, babası cinayete kurban gittiğinde, tüm delillerin tek bir kişiyi gösterip suçlu bulduğu, ebeveynlerinin gözde öğrencisi olan Paul Markov'un peşinden intikamı için boyutlar arası bir maceraya koyulmasını konu alıyor. Bu boyutlar arası yolculukta, her boyutta farklı bir Marguerite'a rastlayan kahramanımız, tam olarak gizemi çözülememiş bir alet olan Ateşkuşu'nu açığa çıkarmaya, hem de babasının ölümünün ardındaki gizemi çözmeye çalışırken türlü zorluklar ile savaşırken buluyor kendini.


"Bütün evreni öğrenmemi mi istiyorsunuz?"
"Sizin için öğrenirim."

Bin Parça Sen, 348 sayfa boyunca bir an bile maceranın, heyecanın kesilmediği oldukça hareketli bir roman. En başından beri sırlarla dolu bir kitaba başlıyorsunuz ve sonuna kadar hatta sonunda bile bu sırların çözülmeye çalışılırken bile daha da karmaşıklaştığını hissediyorsunuz. Bu yüzden kitap boyunca diken üstünde, eliniz kalbinizde okuyabileceğinizi söyleyebilirim kitabı.

Tahmin ettiğiniz şeyler az çok çıkıyor ama, bu yüzden ana konunun gerçekten özgün olduğunu fakat kurgu ilerleyişinin zayıf olduğunu düşünüyorum ben. Belki de boyutlar arası yolculuk konusu hakkında kitap okumadığım için de olabilir tam olarak bilmiyorum ama bu konu, yani yolculuk konusu, kitabı okurken beni heyecanlandıran yegâne şeydi diyebilirim.


Ama tüm bunların dışında yani bu boyutlar arası yolculuk dışında kitapta beni kalbimden vuran, işte bu kitabın büyüsü bu dediğim hissi, kitap boyunca arasam da bulamadım maalesef. Bin Parça Sen'i tamamen bilimkurgu içeriğine sahip olduğu için almadım ben. Bu kitabın içinde az çok "aşk" konusunun işleneceğini tahmin ediyordum. İşlendi de zaten. İlk başta gayet masum bir şekilde, okuyucu kendine hayran edecek kadar güzel hem de. Ancak bu nahif duygu aktarımının yazar tarafından, ana karakterinin eline bir bıçak verip katlettiğini düşünüyorum.


Bu katledilen duygular hakkında uzun uzun konuşmayacağım ancak kısa bir şekilde beni neden rahatsız ettiğini açıklamak istiyorum ki bir fikriniz olsun. Kitabın başında nefret ve üzüntü dolu bir ana karakter ile karşılaşıyoruz biz okuyanlar. Ancak bu iki olumsuz duygunun dışında karakterin kendince birilerini aklamaya çalıştığını, peşinde olduğu şeyin bir parça olsa bile suçsuz olmasını umut ettiğini de okuyoruz.


Kitap boyunca da bu zıt duyguların patlama noktasına gelip bizi duygularının nahifliğine inandırmasını ve kalbimizi çalıp kitaba farklı bir yönden bakmak da istiyoruz. En azından ben böyle bir şey bekledim. Ancak ana karakterimiz Marguerite o kadar tutarsız bir karaktere dönüştü ki sayfalar sonra en başından ne hissettiğini ve sonra neler hissedeceği benim için önemsiz bir hâle geldi. Çünkü karakterin bencilliği ve zayıf duygusal patlamalarını okumak bu kadar güzel bir kitabı bana göre katletmişti. Eh, bu yüzden de ne aradım ne buldum olayını bolca yaşadım Bin Parça Sen'de.


Ama bu söylediğim nedenler dışında ana konunun özgün oluşu ve okunabilirliği açısından sevdiğimi söyleyebilirim kitabı. Sadece büyük umut etmemek gerektiğini düşünüyorum.


Eğer sizler de bilim kurgu ve romantizmin harmanlandığı akıcı kitaplar arıyorsanız ve farklılıkları her daim kovalayanlardansanız Bin Parça Sen'i okumanızı öneriyorum. Umarım benim arayıp bulamadığım hissi sizler yakalarsınız.



Sevgiler 💗
 

Hunharca Okuyan Kız Template by Ipietoon Cute Blog Design and Bukit Gambang